Çocuk parkındaki bankta, yorgun gözlerle etrafına bakınıyordu kadın. İri gözlüğünün camlarından biri çatlamıştı. Bakışlarında geleceğini tümüyle yitirmiş bir umutsuzluğun resmi vardı sanki. Kendisini izlerken, bana ait olmayan bir mektubu okuduğumu düşündüm birden. Yanına gittim, "Nasılsın teyzeciğim?" dedim, şaşırdı. Hemen toparladı kendini. "İyiyim evladım!" Birbirimize gülüştük. Kısık bir lambayı aydınlattım sanki. Derin bir muhabbete koyulduk. Eski zaman hikayelerinden, şimdiki zaman zulmüne uzanan bir yolculukta kaldık.
***
"Bizim güzelliklerimizi faytonlar çekerdi evladım" dedi. "Biz çiçek zenginiydik, sevda bereketindeydik." Gerçekleri sağır uykusundan uyandırmak istemişti belki, sesi biraz yüksek çıktı. Etraftaki meraklı gözlerin üzerimizde gezindiğini gördüm. Kadının içindeki define sandığında bütün güzellikler duruyordu da, sevdasız balkonlardaki çiçekler kuruyordu galiba.
***
Ayrı mevsimlerin kapısında doğmuştuk da, aynı dili konuşuyorduk. "Elmaya kurt girdi" dedi, eski günlere taşındı usulca... Atatürk'ün öldüğü gün nasıl ağladığını anlattı. "Ölüm hayatın süsü ama bizleri yaşarken öldürmek isteyenler için, bizler süs eşyası bile değiliz." Derin bir iç çekti. "Bu insanlar göz göre göre kandırılıyor." Başındaki örtüyü gösterdi. "Yıllardır başımdan bunu çıkartmadım. Ama onlar kardeşliği yoldan çıkarttılar. Komşuyu komşuya düşman ettiler." Görmüş geçirmiş bir kadın, dişini aydınlığa geçirenleri işaret ediyordu.
***
Beti benzi kaçtı birden. Ağzının kuruduğunu hissettim. Su satan çocuğa işaret ettim, koşarak geldi. Bir bardak su içirdim yaşlı teyzeye. Derin bir nefes aldı. "Villalar aldılar, lüks düğünler yaptılar. Benim oğlum çalışarak evine ancak kuru ekmek getirebiliyor" dedi. Utandım. Utanması gerekenlerin yerine de utandım.
***
"Herkes yüreğinden yola çıkmalı" dedi yaşlı kadın. "Yoksa çok yakında bütün ışıklar kesilecek." Elini uzattı bana. Elleri çatlamış incir gibiydi. "Benden geriye bir çiçek sapı kaldı" dedi. Gözlerini gözlerimin içine mıhladı. "Ama çocukları kurtarmalıyız" dedi ve usulca kalkıp gitti. Herkesin giderek birbirine benzediği bir ülkede, yaşlı kadın bir deniz feneriydi aslında. Hala inatla yol gösteren..
***
Üzülme beni kaybettin diye Zaten kazanmamıştın Hiçbir aşk titremez Sonuna kadar Sen de inanmamıştın
Hala bir kahraman gibi Söz ediyorum senden Benden kaçacak kadar Korkak olduğun halde
Birimiz ayakta kalmalıydı Sadık kalmalıydı yeminlere Bunu da ben başardım İkimizin yerine HakkıYALÇIN
***
18Haziran2006MutlulukTakvimi Sevdiklerine çiçek yolla, sonra bir neden bulursun... Davetsiz misafir olma... Çıplak ayakla çimenlerde gezin...