Yaklaşık 1 ay önce, 12 Mayıs'ta ' Dilovası,yokbununbaşkanumarası' başlığıyla bakın neler kaydetmişiz: "Çevreaçısındanoldukçatehlikelibulunanvarillerin,aitolduğusanayikurumlarınafazlamaliyükgetirmemesiiçinenyakınnoktaya,Dilovası'na terkedilmesi,sanıldığıgibicezaimüeyyidelerlesonuçlanmayacak.Kirletenkirlettiğiylekalacak." Değişen ne oldu? Kirleten kirlettiğiyle kalmadı. Dilovası kirletilmeye devam ediliyor. Gündemden düşen Dilovası'nda sorun sadece variller ve sanayi kuruluşları değil. Bu bölgede yer alan birçok tesis çevreye duyarlı çalışmıyor. Dilovası'ndasongelişmeisedenizindoldurularak,çevreyezararverecekyenialanlarınortayaçıkartılması. Ankara'dan izin kopartan 2 büyük grup tarafından deniz hafriyatla dolduruluyor. Ancakdenizehafriyatlaberaberimhaedilemeyenkatıatıklarındagömüldüğübelirtiliyor. Üstelik bu iddianın sahipleri, denizi doldurma işinde çalışanlar. Denizin doldurularak alan kazanılması ayrı bir konu, ayrıca tartışılması gerekir. Ama özel yöntemlerle imhası gereken katı atık maddelerinin denizde dolgu maddesi olarak kullanılması ne derece doğru? Bu konu hangi devlet kurumunun ilgi alanına giriyor? Ya da kim kontrol ediyor? Soruları uzatmak mümkün. Ayrıca, şu an deniz doldurularak elde edilen dolgu alanının üzerinde binlerce ton hurda demir yığını bulunuyor. Demir yığınlarının üzerine yağan yağmur da tüm kimyasal maddeler ve paslarla birlikte denize iniyor. Hurda demirler teşvik belgesiyle getirildiği için gümrükte herhangi bir incelemeye, tahlile muhatap olmuyor. Üzerindeki atıklarla yani her türlü kimyasallarla beraber ülkemize giriyor. Pisliği Türkiye'de kalıyor. İşlenmiş, temizlenmiş ürünler yurt dışına gönderiliyor. Dilovası'nda denizin nasıl doldurulduğuna ve burada işlerin nasıl döndüğüne, ilgili kurumların hassasiyetlerini artırarak bakmaları gerekiyor.