Prada, Calvin Klein gibi ünlü gözlük markalarını Türkiye'ye getiren Opmar Optik'in sahiBi Semih Saraçoğlu, 'Çin malı kalitesiz' diyenleri eleştiriyor...
***
'Çin'le barışalım'
SemihSaraçoğlu, aslında bir memur çocuğu. Ticareti ise İstanbul Tahtakale'de, dayısının kırtasiyeci dükkanında öğrenmiş. 27 yaşındayken de kendi işini kurmuş... 1989'da ilk olarak Police marka gözlükleri Türkiye'- ye getiren Saraçoğlu, şimdi Türkiye'nin en büyük optik mağazalarından birinin sahibi. Opmar Optik, Türkiye genelindeki 12 mağazasında 22 dünya markasını satıyor. Prada, Miu Miu, Jil Sander, Celine, Loewe, Fendissime, Calvin Klein ve C&K gibi markaları Türk tüketicisine ulaştıran Saraçoğlu, yüzde 100 ithalatla çalışıyor. Sesa Grup bünyesinde Opmar Optik'- in yanı sıra Sesa Dış Ticaret ve Opsa Optik Sanayi Camları adlı iki şirket daha var. Geçen yıl 12 milyon YTL ciro yapan grupta 130 kişi çalışıyor... "Döviz insin, çıksın" diye yapılan telkinleri spekülasyon olarak değerlendiren Saraçoğlu, günümüzde üretmek kadar marka sahibi olmanın da önemli olduğuna inanıyor. "Nerede ürettiğiniz değil, markanın tapusunun kimde olduğu önemli" diyen Saraçoğlu, Çin malı düşmanlarının da karşısında. "Çin'de kalitesiz ürünler üretiliyor" savına da şiddetle karşı çıkıyor. Aynı zamanda Birleşmiş Markalar Derneği Başkan Yardımcısı da olan Saraçoğlu'yla hem optik sektörünü hem de markalaşmayı konuştuk.
* Sesa Grup bünyesinde kaç gözlük markası var? Biz 1989'da tek bir markayla yola çıktık. Dünyanın en büyük üçüncü gözlük üreticisi Derigo'nun Türkiye temsilcisiyiz. İtalyan Derigo, bünyesinde hem moda dünyasının hem de optik sektörünün önemli markalarını barındırıyor. Biz birçok ilki yapmaya çalıştık, başarılı da olduk. Dünyanın en güçlü optik cam üreticilerinden Alman Rodenstock'ın 2000'de mümessilliğini aldık. Ardından da Calvin Klein'in temsilciliği geldi. Böylece marka gamımı genişletmiş olduk. Şu anda 22 markamız var. Hem toptancı hem de perakendeci olarak devam ettiriyoruz.
* Aslında toptancı olarak işe başlamışsınız. Perakendeye neden girdiniz? Biz 1994'te dövizin aşırı dengesizliğinden dolayı çok büyük darbeler yedik. Kendimizce yanlış yaptığımız bir şey yoktu. Doğru ürün getirmişsiniz, doğru insanlara satıyorsunuz ama zarar ediyorsunuz. Bununedeni de satış noktalarının sizin kontrolünüzün dışında olması. 2001 yılında bir daha duvara tosladık. Bu krizden sonra da perakendeye adım attık. İlk mağazamızı Nişantaşı'nda açtık. Çok hızlı bir şekilde mağazalaştık. Daha Sonra Suadiye Bağdat Caddesi, Capitol Alışveriş Merkezi derken devam etti. Şu anda biri franchise olan 12 mağazamız var.
* Bundan sonra franchise ile mi büyüyeceksiniz? Bazı noktalarda kendimiz, bazı noktalarda da franchise mağazalarımızla yaygınlaşacağız. 2006 sonuna kadar 15 mağaza olacağız. Birini önümüzdeki hafta Sirkeci'de açıyoruz. 4. Vakıfhan'da... Temmuz'da da Beylikdüzü'ndeki Markacity'de Opmar Optik mağazası açacağız. Çok fazla franchise talepleri var. Onları değerlendirmek istiyoruz. Asıl hedef 2007'nin sonunda 25 mağazaya ulaşmak.
* Türkiye neden dünya çapında bilinen bir gözlük markası çıkartamıyor? Marka olmak kolay değil. Hem bizim hem de diğer firmaların çabaları var. Türkiye'- de marka bilinci yeni yeni oluşmaya başladı. Markanın korunmasıyla ilgili kanun bile 1997'de çıktı.. Biz emekleme safhasında bir bebeğiz. Türkiye'de iç piyasada optik sektörünün büyüklüğü 150- 200 milyon euro arasında değişiyor. İtalya'- da 5-6 tane büyük optik firmasının yılda 25 milyar doların üstünde iş hacmi olduğu tahmin ediliyor.
* Dünya markası olabilecek bir gözlüğü Türkiye'de ürettirmek mümkün mü? Bence üretiminerede yapıldığının önemi yok. Önemli olan o markalarının tapusunun kimde olduğu. Ben yurtdışındaki markaların hangi mantıkla hareket ettiklerini çok iyi biliyorum. Gerekirse adam bir zarfı, bir poşeti bile Çin'e yaptırabiliyor. Çok kısır çerçeveden baktığınız zaman maalesef iç piyasaya yönelik çalışmalar yapıyorsunuz. Bizim Ferfanine diye kendi markamız var. Dizaynı tamamen bize ait ama İtalya'da ürettiriyoruz. Çünkü İtalya'da bu altyapı çok güçlü. Türkiye'de üretmeye kalktığınızda hammaddesini, camını, vidasını yurtdışından getiriyorsunuz. Böyle bir yan sanayi yok.Yüzde 100 her şeyiyle Türk olan bir gözlük üretemezsiniz.
* Buna karşın da Çin'den gelen kalitesiz gözlükleri engelleyemiyoruz değil mi? Çin'e ben çok daha farklı bir pencereden bakıyorum. Birkaç kere de gittim. Gerçekten inanılmaz bir üretim güçleri var. Bugün Avrupa'daki çok iyi markalar bile ürünlerini orada yaptırıyor. İşgücü, enerji çok ucuz. Çok hızlı üretim bantları var. Şöyle bir söylem var ve ben bunu çok tehlikeli ve yanlış buluyorum: "Çin ürünleri kalitesizdir, Türkiye'- ye girmesin." Dünyanın her yerinde kaliteli ve kalitesiz ürünler var. Türkiye'de de kalitesiz ürünler var. Çin'le kesinlikle barışılması lazım.
* Yani "Çin'de isterseniz kaliteli gözlük de ürettirebilirsiniz" diyorsunuz... Kesinlikle. Yeter ki ücretini ödeyin. Her şeyi yaptırtabilirsiniz. Çin'e en ser eleştiriyi Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün yapıyor. Ancak bence toplumu çok yanıltıyor. Bu konuda hükümeti de yanıltıyorlar. Çin malının kalitelisi de var kalitesizi de...
* "Yerli sanayiyi destekleyelim" diyenler sizin bu sözlerine kızacak! Yerli sanayinin kesinlikle desteklenmesi lazım. O görüşü taşıyanlarla aynı fikirdeyim. Ama bunu yaparken de "Onun önünü keselim. Buna set koyalım" mantığıyla hareket etmemek lazım. Dünyaya açılmak ve Çin'le rekabet etmek istiyorsak şartlarını ortaya koymamız gerekiyor. Ben bu sözleri BMD (Birleşmiş Markalar Derneği) Başkan Yardımcısı olarak söylemiyorum. Kendi kişisel görüşlerim...
* Dolardaki yükseliş fiyatlarınıza yansıdı mı? Şu anda beklemedeyiz. Ama tabii ki yansıyacak. Biz yüzde 100 ithalatçıyız. Direkt dövize endeksli bir yapımız var.