Mayo giydiğinde göbeğini içeri çekip çekmediği problemiyle medyayı uzun bir süre meşgul eden Devlet Bakanımız KürşadTüzmen'in, çok samimi söylüyorum, haftada en az bir defa politik beyanat vermesinden yanayım.
Gerçi Türkiye'de hiçbir biçimde beyanat sıkıntısı çekmiyoruz ama KürşadBey'in beyanatları hepsini bastırabiliyor.
***
Hürriyet' te okuduğuma göre, Gaziantep'deki UluslararasıIrakFuarı münasebetiyle konuşan Sayın Bakan şunları söylüyor:
-Biz istikrarsızlık ortamında bir istikrar adası gibi çalışıyoruz.
Bazı şerefsizlerin son dönemde neler yaptığını görüyorsunuz. Ülkemizde sağladığımız bu istikrarı bütün ülkelere ihraç edeceğiz.
***
Bakan Tüzmen'in "şerefsizler" sözcüğü ile kimi veya kimleri kastettiğini anlayamayacak durumda değilim.
Takıldığım nokta şu:
Birincisi, "şerefsizler" sözcüğü pek kabule şayan bir sözcük değildir.
İzah etme, açıklama ve tanımlama yeteneği çok zayıf bir sözcüktür. Bu sebeple de, daha ziyade altsosyalkültürmensupları tarafından pek sık olarak kullanılır.
Ocakbaşında istenen bir Adana kebabını beklendiği gibi yapamayan aşçı da derhal şerefsizlikle suçlanır, çorbayı soğuk getiren garson da şerefsizdir(!)
İrili ufaklı mafyacıklar arasında pek rağbet gören bir sözcüktür. Görevini yapamayan "tektikçi" de saniyen şerefsiz ilan edilebilir.
***
Sırf Sayın Bakan'a fırsat bu fırsat diye yüklenmek sebebiyle değil, "şerefsiz" sözcüğünün yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerle adeta bir turnusolkağıdı niteliğinde olmasından ötürü yazıyorum.
Türkiye'de bu kelimenin saklıimgeleri konusunda pek fikir sahibi olamayan birçok gazeteci, yazar ve hatta medya sahibi de yer yer şerefsizler sözcüğüne başvurmuşlardır.
Demek isterim ki, bu kelimeyi tercih etmek, farkında olmadan tercih eden kişinin politikkültürü,işhayatınabakışı,demokrasifikrivesosyalilişkileranlayışınadair ciddi ipuçları vermektedir.
Çoklukla "Değilse şerefsizim" diye yemin etme eğilimi de bundandır.