Bir an düşünelim, kendimizi biz mi yarattık? Ana rahminden dünyaya getiren, bebeklik ve çocukluk evrelerinden geçirip bizi delikanlı yapan kim? Sonra olgunlaştırıp yaşlılığa doğru götüren, saçlarımızı ağartan, gücümüzü azaltan ve sonunda bizi dünyadan götüren kim? Biz miyiz? Biz saçımızın beyazlamasını bile engelleyemiyoruz, yaşlanmayı durduramıyoruz ve hiç sevmediğimiz ölümü ortadan kaldıramıyoruz. Bütün bunlar bize bizim dışımızda olan bir üstün zeka ve bir süper güç tarafından uygulanıyor. İşte o güç ve zekanın yani ilmin sahibi ancak ve ancak bir ilah, bir kutsal varlık yani Allah'tır. Efendim bütün olaylar sebep ve sonuç ilişkileri içinde oluşuyor denilecek, doğrudur. Peki o sebep ve sonuç sistemini yaratan, düzenleyen kimdir? İşte o Allah'tır. Gören gözlerimizin, işiten kulaklarımızın, koku alan burunlarımızın ve tad alan dilimizin bir ön tasarım ve proje olmadan, bir bilinçli zeka olmadan kendi kendine ve de tesadüfen var olmasına trilyonda bir ihtimal bile yoktur. Hele o yüz milyonlarca sinir hücrelerinden meydana gelen karmaşık beynimizin ve sinir sistemimizin önceden planlanmadan gelişi güzel, tesadüfen kendi kendine oluşmasına imkan ve ihtimal var mıdır?
BUNLAR TESADÜF OLAMAZ... Gözlerimiz, kulaklarımız, iç organlarımız ve de beynimizin tesadüfen kendi kendine meydana gelmesi mümkün olmadığına göre; onları yapan, yaratan ve her birine olağanüstü görevler yapma imkan ve yeteneği veren sonsuz ve sınırsız bir bilgi ve kudrete sahip olan bir varlık vardır. İşte o varlık Allah'tır. İç organlarımız karnımızın içine, hatta göğüs kafesimizin içine saklanmıştır, muhafaza altına alınmıştır. Bu organlarımız, bağırsaklarımız, midemiz, ciğerlerimiz, böbrek ve kalbimiz böylesine koruma altına alınmasaydı; kısa zamanda zarar görürler ve uzun süre yaşamamız mümkün olmazdı. Demek iç organlarımız bilinçli olarak koruma altına alınmıştır. Onu biz yapmadığımıza göre kim olabilir o bilinçli varlık? Dilimiz ağzımızın içine, gözlerimiz çukur bir yere, kulağımızın duyan kısmı derin iç kısımlara ve de beynimiz kemik kasa içine saklanmıştır. Böyle yapılmasaydı; gözümüz, kulağımız, koku alma, tat alma duygularımız ve beynimiz, bedenimizin dış kısımlarında bir yere konulsaydı kısa zamanda gözümüz görmez, kulağımız işitmez, burnumuz koku alamaz, dilimiz tat almaz ve beynimiz de düşünmez olurdu.
BÜTÜN EVREN, VARLIĞININ DELİLİ Bu durumda insanlığın bu günkü duruma gelmesine olanak olmazdı. Demek hayati organlarımızı korumak üzere muhafazalı yerlere koyan üstün, bilinçli, yüce bir kudretin sahibi bir varlık vardır. Bütün bunlar bize hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde gösteriyor ki, dünyada ve evrende var olan varlıkları, işleyen düzeni ve bizim dışımızda meydana gelen sayısız olay ve olayları , bütün bunları yapan, yaratan, var eden bir süper güç ve olağanüstü bilime sahip kutsal bir varlık vardır. İşte o varlık Allah'tır. Ve bütün bunlar Allah'ın varlığının, akli delil ve belgelerinin kısa bir özetidir. Kısa bir özetidir diyoruz, çünkü bütün dünya ve bütün evren Allah'ın varlığının ve birliğinin alametleridir, şahitleridir, belgeleridir. Onları yazmakla, anlatmakla bitirmek mümkün değildir.