Artık beni pek bağlamamasına rağmen BayAlkol'e ne zaman zam yapılsa, günahı boynuma, BetonSalih'e sövüp sayarım.. Yine alkole, rakıya, cine, votkaya, ne varsa ona pata küte bir zam yapıldı ve ben bermutat BetonSalih'e küfrettim.. Beton Salih, Yeşilyurt'ta otururken benim oradaki meyhanecimdi.. O da, faturalarını ödeyemediği, garsonların, komilerin paralarını vermekte zorlandığı zamanlarda, sattığı içkiye kafadan zam yapardı.. Sövme alışkanlığım oradan.. Ve ben fukara, hemen hemen 50 yıllık gazeteciyim ve kime sövüleceğini gayetle iyi bilirim.. Bu gidişle, içkici milleti tinere, haplara, Bally'e ve de benzeri pisliklere döner diye korkmaktayım.. Ben alayıyla meyhaneci gördüm ama, bu Salih gibisini hiç.. Müşteriden önce tayyare olan ve yine müşterileri tarafından leyla bir hallerde götürülüp evine bırakılan tek kişiydi o.. Ve ben terki alkol eyledim, BetonSalih iflas etti.. Yeşilyurt Tren İstasyonu'nun karşısındaki o bahçeli meyhane de koca bir han oldu.. Yıllardan beri onu arıyordum, geçenlerde oğullarından biri telefonumu bulmuş, beni aradı: "Abi,babamköyedöndü..ŞimdiBoyabat'ta..Köpeğiylebirlikteyalnızyaşıyor.." dedi.. Ve ekledi: İçkiyibıraktı.."Beterolsun.." dedim.. Bu Beton Salih, daha çocukluğunda Boyabat'tan kalkmış gelmiş.. İstanbul ya da Kahpe Bizans ne derseniz deyin, onunla güreş tutmuş ve vakti gelmiş Çınar Otel'in baş barmenliğine kadar yükselmiş; sonra kendi mekanını açmış ve Yeşilyurt'ta Beton Salih'in Meyhanesi diye ün kazanmış.. Yedi düvelden müşterisi olmuş bir adam.. Şimdi içki bokuna Boyabat'ta bir köyde uyuz köpeği ile birlikte.. Beter olsun.. Oğlu ekledi: "Abi,yahuköpeğiiyiedecekdiyetekmilmazotlamış..Yaşamazartıkohayvan..Babamalkolübıraktıktansonraiyicekötüledi.." diye.. Ben o işleri o kötülemeleri bilmez miyim?
Kurtyavruları.. Arada köpek lafı geçti ya.. Namının, meyhane ve meyhaneci olarak yürüdüğü tarihlerde, beni ararmış fıldır fıldır.. Haberler salmış ki "Çokmühim.." diye.. Uğradım meyhaneye.. Yine Leyla, yine tayyare.. Sandım ki "Çekbenibuhayattan,yatırbirhastaneye,kurtulayım.." diyecek.. Ama ıııhhh, o lafı söylemek genellikle büzük ister.. Bu Salih yiğidi, bir keresinde kendi meyhanesinde, "Rakıyıdaşarabakatıverelim.." diye şarkılar söylerken, yere tepe üstü dikilmiş, hastaneye kaldırılmış, öldü diye morga ya da soğukluk mu ne oraya bırakılmış yani defteri dürülmüşken, soğuktan kıçı donduğundan ayılmış, morgdan tüymüştü.. Neyse.. Beni aramasının nedeni anlaşılmıştı sonra: Aklındurur..Köyden,Boyabat'ınoralardanikikurtköpeğiyavrusugetirdimkikralıgörseşaşar..Alman-Ruskırmasıimişler..Ağırlıklarıncaaltınederler..Tamsanagörehayvanlar.. Gidip baktım.. Meyhanenin, arkadaki küçük bahçesine, bira kasalarının arasında bağlanmış duran iki sümsük köpek yavrusu.. "Hastir.." i çektim.. Sonra dışarılara mı gittim ne? Oldukça uzun bir süre sonra döndüğümde, aklıma takılmış ya, o kurt köpeği yavrularını sordum.. Salih, burnu ağzında, homurdanarak kalktı gitti masadan hiçbir şey söylemeden.. Sonra başkaları anlattı: Yavrular kurt köpeği değillermiş.. İyi mi? Pekiy ya neymişler? Bildiğimiz en hasosundan gerçek kurt yavruları.. Bu Salih'in köylüleri, anaları ölmüş mü ne, bu kurt yavrularını bulmuşlar.. Salih de o arada köy ziyaretinde.. Onlara göre, İstanbullu bir hamşo.. Bir yabanın ayısı.. Ona bu iki enciği, halis-muhlis kurt köpeği yavrusu diye esaslı bir parasını alarak soku sokuvermişler.. Kakalamışlar yani.. Bizimki sonradan olma İstanbullu'nun uyanığı ya, "BenbunlarıYeşilyurt'taenayilerekakalarımtonlaparaya.." diye düşünmüş, almış, getirmiş.. Ve günler, haftalar geçmiş.. Arka bahçedeki köpeklerde hiç havlama yok ama, geceleri devamlı uluma.. Ula, "BizimYeşilyurt'akurtindi.." desen, aylardan Haziran, Temmuz.. Ama bir uluma ki, çevre meraka durmuş, "Buişneiştir?" diye.. Sonra anlaşılmış durum.. Bahçeler Müdürlüğü'nden bilenler gelmişler.. Artık iyice palazlanmış, gerçek bir kurda dönüşmüş yavruları uyutarak alıp götürmüşler.. Salih ziyana uğramış ya.. İlk işi içkilere zam yapmak oldu.. Kafasınca bütçesindeki açığı kapatacak ya..
Satılıkev.. Oğlu "BabamBoyabat'ta,köydeevinde.." deyince, telefonda bir "Ahhh.." çektim, "VahhhvahhhBoyabat.." diye.. Öyle "Vah,vah.."lanmamam şundan ötürü: "HaydiAbbasvakittamam Akşamdiyordunişteolduakşam Kurbakalımçilingirsofrasını Dinsinartıkbukalpağrısı.." bir saatlerdi.. Bay Alkollu zamanlarım.. Salih, sağ gözü sol gözüne inmiş, burnu daha o saatlerde ağzında, mayışık mayışık sordu: Satılıkevvar..İstermisin? - Manyakmısınoğlum?Şimdidurdukyerdeneevi?Emlakçılığamıbaşladın? - Ciddisöylüyorum,sanagörebirev..Üçkatlı..Herkatındaşöminevar..İçindeatkoştur.. - İyidebudediğinevkaçpara?40milyonaevsenin(1980'lerinbaşları..).. - Hastir.!Hadisenburadanbirazuzabakayım..İçtiğiniçkiyesövdürme.. - Yahu,vallahbillahçokciddiyim..Kiralardasürünüyorsun,seniniyiliğiniçin. - Pekiyneredebuüçkatlıev?SakınŞırnak'taolmasın? - Yokdeğil..Senkarışma..Seniçoksevdiğimiçinbiriyilik.. Ve sonra öttü.. Boyabat ve o havalinin evleri, en azından Safranbolu evleri kadar ünlü.. Ve Boyabat'ın köylerinde, o eski ahşap, hiç çivinin girmediği her şeyi tahta evler.. Odun kısmının birbirine geçmesiyle yapılmış, kapıları pencereleri oymalı, süslü, her yerleri el emeği çok kıymetli mekanlar.. Olay şu: Evi aldın mı, gidip orada oturmuyorsun.. Sen eve gitmiyorsun.. Ev sana geliyor.. Üçdört kamyon tedarik ediyorsun, evi bulunduğu mahalden yekpare değil, parça parça söküyorlar, alıp İstanbul'a getiriyorsun.. Benim bildiğim kadarıyla, Beton Salih, öyle üç-dört ev satıp geldi o tarihlerde İstanbul'a.. Alanlar da istedikleri mahallerde, onları o evleri, bilen ustalarıyla buralarda bir yeni baştan kondurdular.. Benim ne param vardı, ne de evi üstüne konduracağım arsam.. Hele öyle bir hevesim hiç yoktu.. Beton Salih bana ayırdığı evi, bu yüzden bir başkasına kakaladı.. Şimdi bir yerlerde, muhakkak onun şöminelerinin dumanları tütmektedir.. Anadolu'dan İstanbul'a sadece insan göçü yok.. Bazı bazı topyekün haneler de göç ettiler bu şehre..
***
Ve dönelim Bay Alkol'e yapılan zamma.. Ula şeytan diyor ki çök bir öğlen rakılamasına.. Ama nerede? Hani Orhan Veli'nin dizelerince, bundan böyle ve şimdiden sonra: CanakiDegüstasyon'agelmez Balıkpazarınahiçgelmez."