Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 05 Şubat 2005

'Bay Alkol'e yine zam..

"Her gün diyorum, etmeliyim içmeye tövbe
Dolmuş kadeh ağzından akan içkiye tövbe
Gel gör, bakarım her yana gül mevsimi gelmiş
Tanrım, edeyim bari derim, tövbeye tövbe"
Ömer Hayyam

Artık beni pek bağlamamasına rağmen Bay Alkol'e ne zaman zam yapılsa, günahı boynuma, Beton Salih'e sövüp sayarım..
Yine alkole, rakıya, cine, votkaya, ne varsa ona pata küte bir zam yapıldı ve ben bermutat Beton Salih'e küfrettim..
Beton Salih, Yeşilyurt'ta otururken benim oradaki meyhanecimdi..
O da, faturalarını ödeyemediği, garsonların, komilerin paralarını vermekte zorlandığı zamanlarda, sattığı içkiye kafadan zam yapardı..
Sövme alışkanlığım oradan.. Ve ben fukara, hemen hemen 50 yıllık gazeteciyim ve kime sövüleceğini gayetle iyi bilirim..
Bu gidişle, içkici milleti tinere, haplara, Bally'e ve de benzeri pisliklere döner diye korkmaktayım..
Ben alayıyla meyhaneci gördüm ama, bu Salih gibisini hiç.. Müşteriden önce tayyare olan ve yine müşterileri tarafından leyla bir hallerde götürülüp evine bırakılan tek kişiydi o..
Ve ben terki alkol eyledim, Beton Salih iflas etti..
Yeşilyurt Tren İstasyonu'nun karşısındaki o bahçeli meyhane de koca bir han oldu.. Yıllardan beri onu arıyordum, geçenlerde oğullarından biri telefonumu bulmuş, beni aradı:
"Abi, babam köye döndü.. Şimdi Boyabat'ta.. Köpeğiyle birlikte yalnız yaşıyor.." dedi..
Ve ekledi:
İçkiyi bıraktı.. "Beter olsun.." dedim..
Bu Beton Salih, daha çocukluğunda Boyabat'tan kalkmış gelmiş.. İstanbul ya da Kahpe Bizans ne derseniz deyin, onunla güreş tutmuş ve vakti gelmiş Çınar Otel'in baş barmenliğine kadar yükselmiş; sonra kendi mekanını açmış ve Yeşilyurt'ta Beton Salih'in Meyhanesi diye ün kazanmış.. Yedi düvelden müşterisi olmuş bir adam.. Şimdi içki bokuna Boyabat'ta bir köyde uyuz köpeği ile birlikte..
Beter olsun.. Oğlu ekledi:
"Abi, yahu köpeği iyi edecek diye tekmil mazotlamış.. Yaşamaz artık o hayvan.. Babam alkolü bıraktıktan sonra iyice kötüledi.." diye..
Ben o işleri o kötülemeleri bilmez miyim?

Kurt yavruları..
Arada köpek lafı geçti ya.. Namının, meyhane ve meyhaneci olarak yürüdüğü tarihlerde, beni ararmış fıldır fıldır.. Haberler salmış ki
"Çok mühim.." diye..
Uğradım meyhaneye.. Yine Leyla, yine tayyare.. Sandım ki "Çek beni bu hayattan, yatır bir hastaneye, kurtulayım.." diyecek.. Ama ıııhhh, o lafı söylemek genellikle büzük ister..
Bu Salih yiğidi, bir keresinde kendi meyhanesinde,
"Rakıyı da şaraba katıverelim.." diye şarkılar söylerken, yere tepe üstü dikilmiş, hastaneye kaldırılmış, öldü diye morga ya da soğukluk mu ne oraya bırakılmış yani defteri dürülmüşken, soğuktan kıçı donduğundan ayılmış, morgdan tüymüştü..
Neyse.. Beni aramasının nedeni anlaşılmıştı sonra:
Aklın durur.. Köyden, Boyabat'ın oralardan iki kurt köpeği yavrusu getirdim ki kralı görse şaşar.. Alman-Rus kırması imişler.. Ağırlıklarınca altın ederler.. Tam sana göre hayvanlar..
Gidip baktım.. Meyhanenin, arkadaki küçük bahçesine, bira kasalarının arasında bağlanmış duran iki sümsük köpek yavrusu.. "Hastir.." i çektim.. Sonra dışarılara mı gittim ne? Oldukça uzun bir süre sonra döndüğümde, aklıma takılmış ya, o kurt köpeği yavrularını sordum..
Salih, burnu ağzında, homurdanarak kalktı gitti masadan hiçbir şey söylemeden.. Sonra başkaları anlattı: Yavrular kurt köpeği değillermiş.. İyi mi? Pekiy ya neymişler? Bildiğimiz en hasosundan gerçek kurt yavruları..
Bu Salih'in köylüleri, anaları ölmüş mü ne, bu kurt yavrularını bulmuşlar.. Salih de o arada köy ziyaretinde.. Onlara göre, İstanbullu bir hamşo.. Bir yabanın ayısı.. Ona bu iki enciği, halis-muhlis kurt köpeği yavrusu diye esaslı bir parasını alarak soku sokuvermişler.. Kakalamışlar yani.. Bizimki sonradan olma İstanbullu'nun uyanığı ya, "Ben bunları Yeşilyurt'ta enayilere kakalarım tonla paraya.." diye düşünmüş, almış, getirmiş..
Ve günler, haftalar geçmiş.. Arka bahçedeki köpeklerde hiç havlama yok ama, geceleri devamlı uluma.. Ula, "Bizim Yeşilyurt'a kurt indi.." desen, aylardan Haziran, Temmuz.. Ama bir uluma ki, çevre meraka durmuş, "Bu ne iştir?" diye..
Sonra anlaşılmış durum.. Bahçeler Müdürlüğü'nden bilenler gelmişler.. Artık iyice palazlanmış, gerçek bir kurda dönüşmüş yavruları uyutarak alıp götürmüşler..
Salih ziyana uğramış ya.. İlk işi içkilere zam yapmak oldu.. Kafasınca bütçesindeki açığı kapatacak ya..

Satılık ev..
Oğlu "Babam Boyabat'ta, köyde evinde.." deyince, telefonda bir "Ahhh.." çektim, "Vahhh vahhh Boyabat.." diye..
Öyle "Vah, vah.."lanmamam şundan ötürü:
"Haydi Abbas vakit tamam
Akşam diyordun işte oldu akşam
Kur bakalım çilingir sofrasını
Dinsin artık bu kalp ağrısı.." bir saatlerdi.. Bay Alkollu zamanlarım.. Salih, sağ gözü sol gözüne inmiş, burnu daha o saatlerde ağzında, mayışık mayışık sordu:
Satılık ev var.. İster misin?
- Manyak mısın oğlum? Şimdi durduk yerde ne evi? Emlakçılığa başladın?
- Ciddi söylüyorum, sana göre bir ev.. Üç katlı.. Her katında şömine var.. İçinde at koştur..
- İyi de bu dediğin ev kaç para? 40 milyona ev senin (1980'lerin başları..)..
- Hastir.! Hadi sen buradan biraz uza bakayım.. İçtiğin içkiye sövdürme..
- Yahu, vallah billah çok ciddiyim.. Kiralarda sürünüyorsun, senin iyiliğin için.
- Pekiy nerede bu üç katlı ev? Sakın Şırnak'ta olmasın?
- Yok değil.. Sen karışma.. Seni çok sevdiğim için bir iyilik..
Ve sonra öttü.. Boyabat ve o havalinin evleri, en azından Safranbolu evleri kadar ünlü.. Ve Boyabat'ın köylerinde, o eski ahşap, hiç çivinin girmediği her şeyi tahta evler.. Odun kısmının birbirine geçmesiyle yapılmış, kapıları pencereleri oymalı, süslü, her yerleri el emeği çok kıymetli mekanlar..
Olay şu: Evi aldın mı, gidip orada oturmuyorsun.. Sen eve gitmiyorsun.. Ev sana geliyor.. Üçdört kamyon tedarik ediyorsun, evi bulunduğu mahalden yekpare değil, parça parça söküyorlar, alıp İstanbul'a getiriyorsun..
Benim bildiğim kadarıyla, Beton Salih, öyle üç-dört ev satıp geldi o tarihlerde İstanbul'a.. Alanlar da istedikleri mahallerde, onları o evleri, bilen ustalarıyla buralarda bir yeni baştan kondurdular..
Benim ne param vardı, ne de evi üstüne konduracağım arsam.. Hele öyle bir hevesim hiç yoktu.. Beton Salih bana ayırdığı evi, bu yüzden bir başkasına kakaladı.. Şimdi bir yerlerde, muhakkak onun şöminelerinin dumanları tütmektedir..
Anadolu'dan İstanbul'a sadece insan göçü yok.. Bazı bazı topyekün haneler de göç ettiler bu şehre..

***

Ve dönelim Bay Alkol'e yapılan zamma.. Ula şeytan diyor ki çök bir öğlen rakılamasına.. Ama nerede? Hani Orhan Veli'nin dizelerince, bundan böyle ve şimdiden sonra:
Cana ki Degüstasyon'a gelmez
Balık pazarına hiç gelmez."
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Kutup Kutup soğukları geldi
Kar yağışı, İstanbul başta olmak üzere pek çok bölgede etkili oluyor.
Afganistan'da uçak faciası: 9...
Haluk Kırcı Türkiye'de
Milli atlet donarak öldü
Asansör gaspçısı
Kezzap atan kocaya 13 yıl
Son uyku
SPOR
Cimbom Cimbom bir çığ gibi indi
Yoğun kar yağışı altında oynanan maçta, ilk yarıda 4 atan Aslan,...
En iyi hediye: 5-1
Anelka sahnede
Kartal'da devrim
Forma savaşı
Milli takım'da Tunus mesaisi
Konya'nın hedefi belli
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Yağmur 9 C,Yağmur 4 C
ANKARA - Kapalı 7 C,Kapalı -1 C
IZMİR - Kapalı 8 C,Par. Bul. 3 C
ANTALYA - Par. Bul. 15 C,Par. Bul. 6 C
ADANA - Yağ. Ola. 11 C,Par. Bul. 6 C
EKONOMİ
IMKB E: 27.530,310 D:% -0,09
DOLAR S: 1,312 D:% -0,76
EURO S: 1,700 D:% -0,93
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu