Şimdi düşünüyorum da, bizler "tangoçocuklar" idik.. Sahiden öyleydik ilk gençlik yıllarımızda.. Pop müzik ve arabesk yoktu o zamanlar.. Yeni çıkan şarkılar, türküler, bir de tangolar.. Bizlertangodinler,tangotangodansederdik.. Vals denilen dans, boyumuzu aşardı.. Sambalar, rumbalar daha sonra.. Ülkenin büyük çoğunluğunun çiftetelli oynadığı bir zamanlar.. Mösyö Panasyon'un Beyoğlu'ndaki dans dershanesine yazılışımız, hep o tangolar yüzündendi.. Ulan iki sağ, bir sol, dön baba dönelim.. Mösyö Panasyon'a ders parasını bastırdın mı, Rum kızlarla talime başlardın.. Elenica'lar, Rea'lar, Marikula'lar.. Sabun sabun kokan, işveli, cilveli Rum kızları ve gelsin tangolar, gitsin tangolar.. Söyledim ya bizler tango çocuklardık.. Ve çok iyi hatırlıyorum (Aptalınzekasıhafızasıdır..Ulabendekiohafızaobiçim..), en çok da o "Martılar" tangosuyla dans ederdik.. Tabii "Sevdimbirgençkadını../Ansamonunadını.." ve diğerleri de vardı ama, en çok "Martılar" .. "Martılaruçuyoretrafımda Baksankibenikarşılıyorlar Gurbetinoacıgünlerini Unutartıkdiyorlar.." Zayıf incecik belli, küçücük elli, döktürü yavrum döktürü Rum kızları, tangolar ve martılar..
Camıçalanmartıkuşu.. O martı kuşu, sabahın çok er saatlerinde gelirmiş.. Önce bir yana konar, öyle beklermiş.. Söylediğim yer,, Cihangir'de bir teras kat.. Ama son zamanlarda gelmek, beklemekle yetinmemeye başlamış.. Evin camlarına, çerçevelerine gaga vurmalar.. "Hanibenimbalıklarımnerede?" diye bir sabırsız ısrarlanmalar.. Faris bunu bana söylediğinde, hemen kafadan "Hastir.." lemiştim.. "Hastir!Mademsallıyorsun,cafcaflısındanolsun..Söylebanaki,'Birmartıvar,haftanınüçgünübenimterasageliyor,amaeliboşgelmiyor..Yabirpalamut,yabiruskumrugetirip,pencereninönünekoyuyor,sonracamıvuruphaberveriyorvedeuçupgidiyor..'Öyledeseninanırdımhani.." Faris; Allah'ı, kitabı, namusu, şerefi, çocukları üzerine yemin etti ki, "Omartıgelmektevecamlaravurarakbalıkistemekte.." diye.. Ve bunun bir yıldan beri böyle olduğunu, terasta mangal yaptığı zamanlar gelip, korkulukların üstünde beklediğini, sonra ikramları kabul ettiğini hikaye etti.. Martı'nın son zamanlarda camları vurması yeni adetlerindenmiş diye nakletti.. "UlanbanainanmıyorsanAnuş'asor..Emrenikızıanlatsınsana.." Anuş, iki yıl kadar bir zaman Faris'in yardımcısı.. Erivan'dan çalışmaya gelmiş İstanbul'a.. Şimdilerde Türkçe'yi hem konuşuyor, hem yazıyor.. Bulmaca çözüyor ki şıpın işi.. Faris'in olmadığı bir saatte, telefonu açıp Anuş'u buldum.. Anuş,nedirbumartı?AyHalitBey,sabahlarıçorerkengeliyor..Camlarıkıracakbuyakında..Uykulardanuyandırıyor,balıkvermezsenizgitmiyor.. "Anuş,senTürkçe'yiokumayı,yazmayıbiliyorsun..Oturomartıyıyazbana,sonrafakslageç.." dedim.. O da öyle yaptı.. Yazdıklarının hiçbir yerine elleşmedim.. Aynen orijinaldir..
Martınınölümü.. Camlara vurarak balık isteyen martı yüzünden, nerelerden nerelere.. Tango, tango bir ilk gençliğe.. Ama benim martım, Sait Faik'in hikaye ettiği o martı.. Hani Sivriada'nın oralardan tanış olduğum o kuşun öyküsü.. "Martı,arkaüstüyatmıştı.Kırmızıördekayaklarıyla,aradasıradahavayıdövüyordu.'Neoluyor?'diyemartınınyanınagittim.Hayvanıngözleriaçıktı.Güzelkafasıarasırasallanıyordu. Sotiri,sırtındakıyıyadüşmüşboşbirportakalsandığıiletepemdegözüküverdi. 'NeoluyorbumartıyaSotiri?'dedim.'Ölüyorbe'dedi.'Neolacak?'Sahiölüyormu?Yok,yalandan.Ölüyorişte.Birmartı,birNisanakşamındasırtüstüuzanmış,halaölmeyeçalışıyordu.İçimibirkederyaladı.Yanındanayrılamıyordum.Martınınkafasınıellerimealmıştım.Biravuçdenizsuyugetirip,ağzınadamlattım.Şiddetlekafasınısalladıveöldü. ...Ölenmartıyıtanıyordum.HaniikihaftaönceölenTahir'inmartısıydı.Başkatürlübirmartıydıo.Ötekilergibibağırmazdı.Birkayanıntepesineçıkar,oradanTahir'insandalınıgözlerdi.UçardıdoğruTahir'insandalına.Surattandaanlardıkerata.Tahirsomurtkanadamdı.Pekkeyifliyse,gelipsandalınkıçınaotururdu.Yemlerinkafasını,kılçıklarınıbekler;balıkları,inceizmaritleri,Tahirfırlatıronaatardı.Arasırakonuşurlardıda..NeTahironsuz,neoTahir'sizyaşayabilirdi.Üçgünsırtsırtarüzgaresse,Tahirdebalığaçıkmasa,martıtenezzüledipdeçöpmavnalarınadoğrukanatçırpmazdı..."
***
Sahi biz, "tangotangoçocuklardık" .. Tangolar söyler, tangolar dans ederdik.. İçlerinde martı kuşu olan öyküler okurduk, martı kuşlu tangolar dinlerdik.. Martılar, bizlerin ipsiz uçurtmaları, dalgaların üzerindeki beyaz kayıklarımızdılar.. Ve de neden sırtlarında kamera taşıyan bir dolu insan, tonla dibi deliği filmi almaktan bıkmaz da, gidip o camlara vuran martının görüntülerini kaydetmezler?
DansınbaronuProf.PanasyonEfendi Ula yukarıya çıktığım başlığa bak! Hem baron, hem profesör, hem efendi.. Hani yazının bir yerlerde iki satır etmiştim ya, ondan "tangotango" dersler aldığımızı.. Şimdilerde "Baron" diye yeraltı dünyasının ağalarına, onların tetikçilerine diyorlar.. O türler, 1940-1950'lerde, birtakım pisliklere soyunmaya yeltendiklerinde, en münasip yerlerine cop sokulurdu.. Dansın baronu Prof. Panasyon Efendi'yi de yarın anlatırım. 20 yıl önce 102 yaşında iken ölmüştür, ama hala tanıyanları, bilenleri, kulaklarını çınlatanları vardır.. Bencileyin, bizceleyin..