Ramazan geceleri, sahur vaktini bildiren davulcular, 2 defa da bahşiş toplarlardı. Birinci bahşiş, Ramazan'ın 15'inci gecesi, ikinci ve son bahşiş de bayram sabahı toplanırdı. Ramazan'ın 15'inci gününün akşamı davulcular erkenden çıkarlar, ev ev, sokak sokak dolaşarak, kapı önlerinde durup maniler söylerlerdi. Davulculara herkes severekten bahşiş verirdi ama hemen değil. Davulcu birkaç fazla mani söylesin diye, bahşişlerini çabuk vermezlerdi. Böylece de davulcular, Ramazan manileri denilen tekerlemelerini arka arkaya sıralarlardı. "Bu aya Ramazan ayı derler Kaymak ilen baklava yerler Evvelden adet olmuş Bekçiye bahşiş verirler." Ne var ki her mahallede, Ramazan davulunu sadece bekçiler çalmazdı. Çoğu zaman mahallenin delikanlıları davula çıkarlardı. Çünkü uyku kesip, saatlerce dolaşmak, hem de koca davulu taşıyıp ve durmadan tokmak sallayarak dolaşmak, sonra sık sık maniler söylemek, genç harcı idi. Mevki sahibi efendi sınıfından bazı yaşlı kimseler de Ramazan davulu çalmaya çıkarlardı. Mahallenin hatırlısı olan bu kimseler, gecelik entarileri ile bütün gece karanlık sokakları dolaşır, tokmak sallarlardı. Mevsim kış ise, gecelik entarilerinin üstlerine kıymetli kürklerini de giyerlerdi. Ramazan'da davul çalmak böylesine zevkli bilinirdi. Tabii bu efendilerden kimse bahşiş toplamaya çıkmaz, bahşişi mahallenin sevimli tipleri olan bekçilere bırakırlardı. Maniler gibi, verilen bahşişler de çeşitli idi. En başta gelen bahşiş de para vermekti. Küçük bir kese içinde, ya da bir mendilin ucuna bağlanarak verilirdi bahşiş paraları. Paradan başka çevre dinilen büyük mendiller, mintanlık hatta elbiselik kumaşlar, hazır gömlekler verilir, davulcu bu hediyeleri iftiharla davuluna asardı. Fazla olunca da uzun bir sırığa bağlar, çocuklar peşlerinde olarak dolaşmalarına devam ederlerdi.