Bu, şimdi yan sütunlarda okuyacağınız yazı, yoğun bakımdan çıkartılıp odama getirildikten sonra yazdığım ilk yazıydı.. Yüzüm berbat ötesiydi.. Boynum, bir kulaktan hemen hemen öbür kulağa kadar kesik.. Serumlar, ağrı kesiciler.. Olsun, yoğun bakımda değildim ya.. Yoğun bakım denilen yer, acayip bir yer.. Bir istasyon ki, gidici tarafı oldukça fazla.. Orada kendime geldiğimde, şöyle bir bakındım etraflara.. O bölümde bencileyin 8-10 kişi.. Başkalarını bilmem, benim yattığım yatak langur-lungur bir su yatağıydı ve hepimiz, orada yatan herkes, sadece altları bağlanmış, anadan üryan bir hallerde.. Sonradan sormuştum: "Nedendir, o öyle çırılçıplak kefene hazır bir haller.." Anlatmışlardı ki, çok acil bir müdahale gerektiğinde, üst, baş, don, fanile, pijama ile uğraşılmasın diye.. Etraflarda herkeslerin bağlı olduğu makineler ve devamlı doktorlar, hemşireler.. Ben Çapa'dan söz ediyorum.. Başka yoğun bakımlarda da kaldım.. (Abi anlayamadım gitti.. Acep çok mu sevgiye, öyle yoğun bakılmalara gereksinim var ki son zamanlarda oralardan çıktığım yok..) Ameliyatı yapan Prof. Bedrettin Görgün ekibinin kollaması altındayım ki, gayetle iyi.. O günlerde, o ekipten Op. Dr. Ufuk Emekli'nin mutad ziyaretlerinden birinde sordum.. ("Sordum.." lafı tövbe yanlış.. Konuşamıyorum ki sorayım.. Yazdım bir kağıt üstüne..) - Bana ne yaptınız Sonra o anlattı ki.. Pardon, o da anlatamadı.. Bu doktor kısmı çoğunlukla acayip oluyor. Aynı kağıdın üzerine yazmaya başladı.. Yafu, ben kanserim, delik deşiğim, ağrılıyım, sancılıyım, konuşamıyorum ama, sağır değilim.. - Alt çene diş etlerinin üzerinde tümör vardı.. Alt çene kemiğinin yaklaşık 2/3'lük bölümü.. Boynun sol tarafındaki lenf bezleri.. Lenf yolları.. Bir kısım kas.. Kafadan gelen toplardamar.. Boynun sağ ve sol taraflarındaki çene altı tükürük bezleri.. Ağız zeminindeki tümörlü doku, hep birlikte çıkartıldı.. Çıkartılan çene kemiğinin yerine, uygun boyutta titanyumdan yapılmış bir onarım plağı vida ile yerleştirildi.. Deri dikişleri dikildi. Tekrar yazdım: - Dilimden ne haber? O zaman ağızdan konuştu: "Dil yerinde.." Dil yerinde de, boğaz iki yerinden birden delikken, dil konuşmaya pek yanaşmıyor.. Ben geceleri el-ayak çekildikten sonra temrinler yaptım, dili bir yeni baştan konuşur hallere getirmek için.. Sonra tükürük bezleri sorunu.. Dediler ki: "Amerika'da ilacı var.." Hürriyet'in oradaki temsilcisi Doğan Uluç, eski kadim arkadaşım.. Burada bir Prof. bir ilaç ismi vermişti, " Sadece Amerika'da bulursunuz.." diye.. Doğan buldu, yolladı.. Masal.. Doktor Ufuk'a sordum, güldü.. - Abi biz "Senin tükürük bezlerini aldık.." diyoruz, sen ilaç kovalıyorsun.. Ağzımda, koca bir çöl gezdiren ben, ne bok yediğimi biliyor muyum sanki?
***
Ha tükürük bezleri diyordum ya.. Hasan Pulur hastane çıkışı evime ziyarete geldi sağolsun.. Oturup söyleşirken "Ne lan bir şikayetin var mı" diye sordu.. "Var be Hasan.." dedim.. "Arada bir yüzlerine tükürmek istediklerime, artık o işi yapamıyorum.."
***
Bildiğinizce, benim kanserim 6 yaşında.. Ama o benim kanserim.. Şimdi evimdeki faksıma imdat çağrıları geliyor.. "Annemiz, babamız kanser, biz ne yapalım" Sevgi verin, hoşluk verin.. Acıma gösterilerine girişmeyin.. Eğer hastanız bir erkekse, Viagra verin.. Şahsen bana iyi geliyor.. Hiç olmazsa kanserimi düşünmüyorum.. Kafam başka şeylere takılıyor.. Her türlü tıbbi tedaviye açık olun.. Sonra hastanızdan içini bağırtmasını isteyin, "Ben daha yaşamak istiyorum.." diye.. Söylemek gerekir ki, bizim külübün üyelerinin işleri zor.. Çünkü onun ne yapacağı hiç belli olmaz.. Ama o erken teşhis var ya.. İşte o.. En önemlisi, en birinciyesi o..
