Geçmişte, boynuzunda dünya taşdığı sanılan öküzleri, ibadet alanına dahil etmişti dünya insanları. Şimdi, boynuzunda dünya taşmadığı kesinleşen öküzler kadar duyarlı değil. Öküzleri trene baktığı için alaya alan insanlar, aynada kendilerine bakmıyorlar. Ağlanacak hallerine gülüyorlar, tren ve öküz konulu fıkralarda. İnsanlar yalanı seviyor, ihaneti... Katillerle, soyguncularla barışık yaşayan düzene kul olmayı seviyor. Sonra da bas bas bağırıyor. "Ne olacak bu memleketin hali?" Ne olsun işte, zenginler acıkınca, fakirleri yiyor. Fakirler de, inadına kendilerini zengin sofralarına meze edenleri seviyor.
***
Türbanlı düğünleri izliyor musunuz? Kilolarca altın takılıyor geline. Gelin sürme çekmiş, kaşlarını aldırmış, makyajını temizleseniz iki kilo eksik tartar. Garibanlık politikası yüz değiştirdi de, şimdi harika gösterilere başladı. "Türban sosyetesi" yakında kendi Laila'sını da açar... O sükseli düğünler neyin ödeşmesidir diye merak etmeyin. 20 kere hacca giden politik liderlerin yarattığı düzen, şimdi kendisini gösteriyor. Arkası yarın... Gecekonduları yıkılan türbanlı garibanlara gelince... Onlara şükretmek düşüyor, ekmek posterleriyle çocuklarını doyururken...
***
Tarihin en "sırnaşk gazeteciliği" iktidar rahlesine dik çökmüş, peri masallarını yeniden yazıyor. Ellerindeki üstübüye sinmiş "yağ" kokusu, her taraflarına bulaşmış. Kocaman adamlar ruhlarını satıyor da, çocuklarına onursuzluktan başka bir miras bırakmayacaklarını düşünmüyorlar. Düne kadar "Cumhuriyet için Anıtkabir'e yürüyelim" diyenlerin, şimdi irticanın ayaklarını yıkaması sebepsiz değil. Onların gazeteciliğinin getirisi büyük! Onlar da irticanın beyaz atlı prensleri.
***
Gazeteciliğin bir de "dolar getiren" ihanet uşaklığı var. Kuzey Irak onların hazine arsası... Yıllardır bilmem kaç kez kendilerini ele verenleri, öylesine koruyan bir medyatik düzen var ki... Ganimet nasıl paylaşlır, onlar da bunu belgeliyor.
***
"Bu ihanet yolculuğu nereye kadar sürecek" derseniz, bilmiyorum. Bildiğim bir tek şey var. Gün ola, harman ola...