Saddam Hüseyin'i yargılama tiyatrosu sahneye konuldu. Saddam'ın, zamanında yargılanmayan gerçekleri var. Halepçe katliamı gibi... Saddam'ın korkaklığı var.. Ve bütün bunlara karşılık, Saddam'ı yargılayan düzenin, aslında Bush'u yargılaması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Masum insanları öldüren, çocukların üzerine bomba yağdıran birine ibadet edenler, Saddam'ı "savaş suçlusu" sayıyor. Bush'un Irak'ın toprak bütünlüğüne göz diken tavrı ödül alıyor. Bush'un, uygarlıkları yağmalayan politikasına, dünya el pençe duruyor. Duruşma salonunda, Saddam'ın önünde dolanan "pis sinek" bile, tiyatro sahnesinin gereğiydi. Bush'u İstanbul'da üniversite, cami ve Boğaz Köprüsü vitrinine koyanların yazdığı senaryolardan bir sahne. Tutuklu Saddam, özgür Bush'tan çok daha yürekliydi aslında. Bush, İstanbul Boğazı'nı seyrederken, boğulmaktan korkuyordu. Saddam'ın, bu dünyada asla ödenmeyecek günahları var. Saddam, Halepçe sanığı. Ve bir savaş korkağı... Bu onursuzluğun bedelini de, yüreklerdeki yerini kaybederek ödedi. Savaştan sıvışmanın apoletini taşıyor. Ölerek gösteremediği cesareti, şimdi en çaresiz halindeki tavrıyla ödeştirme çabasında. Duruşma salonundaki Saddam, karşısındaki "adalet lejyonerlerine" meydan okuyan bir devlet başkanı gibiydi. Savaştaki Saddam, bedenini, rütbesini ve onurunu yerin bilmem kaç kat altına sakladı. Duruşma salonundaki Saddam, köklerini toprağa saplama çabasındaydı. Oysa kökü Halepçe'de kurumuştu. Duruşma salonunda tiyatronun başrol oyuncusuydu. Senaryoyu yazanların elindeki oyuncak. Dün sustuğunuz gerçekler, yarın sizleri yaralar. Sıra Bush'a da gelecek elbet... Bush'a ibadet edenlere de...
Eski dertlerinden İzin al bugün Halı serdim yola Düş peşimden gel Yudum yudum sevda Seni bekliyor Sevgi durağından İçeriye dal
Aşk sokağı onbir Kalp apartmanı En üstten ikinci Kuşlu zili çal Her merdivende aşk Her katta anı Bu sokakta her şey Gerçek bir masal Hakkı YALÇIN