Önceki yıllarda "Kürt sorunu vardır" gibi sözler etmek suçtu. Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddesine göre, böyle ifadeler bölücülük propagandası sayılıyordu. Daha önceleri yerel dilleri kullanmak da cezalandırılıyordu. Kürtçe türkü kasetleri, Çerkezce şiir yayınlamak gibi... Bu tür yasaklar, etnik bilinci güçlendirdi, etnik milliyetçiliğe malzeme oldu. PKK'nın propagandasında bu yasakların varlığını kullanarak kendini meşru göstermeye çalışırdı. Daha sonra devlet adamlarımız "Kürt realitesini tanıyoruz" dediler. Kanunlar değiştirildi. "Kürt sorunu vardır" demek suç olmaktan çıkartıldı. Kürtçe türkü kasetleri, yayınları, dil kursları serbest bırakıldı. Bu gelişmeler karşısında Kürt kökenlilere karşı etnik nedenle bir ayrımcılıktan söz edilemez. Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, diğer vatandaşların sahip olduğu tüm hak ve özgürlüklerden yararlanmaktadır. Hak ve özgürlüklerin kullanılmasında uygulamadaki aksama ve sınırlamalar, sadece etnik kökenleri nedeniyle bazı vatandaşların yaşadıkları bir sorun değildir.
***
Buna karşılık Güneydoğu'da sosyoekonomik sorunlar vardır. Ama bunlar Karadeniz'de, Orta Anadolu'da, Ege'de de vardır. Bu meselelerin de etnik temelli olmadığı açıktır. Sorunların adını doğru koymak onların çözümü için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle sosyo-ekonomik veya kişi hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesine ilişkin sorunları etnik nitelemelerle ifade etmemek gerekir. Sorunların çözümü için gayret gösteren kişileri etnik nitelemelerle tanımlamak da yanlıştır. Bu bağlamda, "Türk aydınlar ve Kürt aydınlar" gibi sıfatlar kullanmak da doğru değildir. Hem etnik milliyetçiliği zararlı deyip hem de böyle sıfatlar kullanmak, tam aksine etnik temele dayalı bir ayrımcılığa zemin hazırlar. Türkiye'de, insan hakları, Güneydoğu'daki sorunlar ve "terör" gibi konularda, aydınlar için bir niteleme, onların görüşleri dikkate alınarak yapılabilir. Sosyalist, pasifist, savaş karşıtı, liberal, muhafazakar gibi.
***
Peki sorunların adı ne? Evet, Türkiye'deki demokrasinin daha eksiklikleri var. Kişi hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi gerekir. Daha başka sorunlar da var. Ama bunlar etnik sorun değil. Gerçek anlamda etnik sorun, mesela eski Yugoslavya'da vardı. Bunun da nelere mal olduğunu gördük. Türkiye'de, PKK da etnik sorun doğurmaya yönelik eylemler yaptı. Ama başarılı olamadı. Ülkemiz yönetimi ve halkı genel olarak sağduyulu davrandı. Bir etnik çatışma çıkmadı. Bunda yasakların kaldırılmasının da büyük etkisi var. Ancak geçmişte hatalar yapıldığı doğrudur. Bunun, Başbakan düzeyinde ifade edilmesi de, çok olumlu bir adımdır. Önceki yıllarda yapılan yanlışlıklar düzeltilmeye çalışılmaktadır. Başbakan'ın son günlerdeki gayretlerini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Tüm bu gelişmeler karşısında şu sonuca varmaktayız: Geçmişyıllardaki,hakveözgürlüksınırlamalarınaisteyen"Kürtsorunu"diyebilir.Ancakbusorunçözülmüştür.
***
Ancak geriye bir PKK sorunu kalmıştır. Şimdi sıra PKK sorununun çözümüne gelmiştir. Bunun için yapılacak ilk iş, sorunun adını doğru koymaktır. PKK, amacı ne olursa olsun suç işleyen bir örgüttür. Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi suç işleyenler adil biçimde yargılanıp cezalandırılır. Ancak unutmamak gerekir ki, cezalandırmanın bir amacı da suç işleyenleri yeniden topluma kazandırmaktır. Eğer suç işleyen kişi pişmanlık gösterir, hukuk toplumuna dönmek isterse, ona bu yol açık tutulur. Bir toplumsal barış projesi olarak, şartlı affı da içeren çözüm Türkiye'nin yararınadır. İnsanidir. Adildir. Bunun için öncelikle PKK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim olmayı kabul etmelidir.