'Okan'ın annesinin başsağlığına gelmesini bekledim'
"Annesi onu 'Sen katil ol!' diye doğurmamıştır. Ama en azından bana bir kere başsağlığı için ziyarete gelmesi gerekiyordu. Ben de nasıl bir kadın bu, Okan nasıl bir ananın evladı diye görseydim.".
O vahşi cinayetin üzerinden tam 30 gün geçmişti. İlknur'un annesi Neriman Tiftik, her zamanki gibi üzgün ancak mağrur ve kararlı haliyle yürekleri burkuyordu. Hiç durmadan katile sesleniyor, "Evlatlarımı aldın, ömrümün sonuna kadar peşindeyim" diyordu. Bir ara stüdyonun arkasında ekip arkadaşlarımın sevinç içinde birbirlerine sarıldıklarını fark ettim. Onur, rejiden stüdyoya kadar koşmuş havalara zıplıyordu. Neredeyse dayanamayıp stüdyoya gireceklerdi. Reyhan telefonu işaret edince anladım. Önemli bir haber gelmişti. Bir şey hissettirmemeye çalışarak devam eden yayını Arif Verimli'ye teslim edip, ben de stüdyonun arkasına koştum.Arayan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Köse'ydi... Yayın devam ederken aradığı için ekip arkadaşlarım, o daha söylemeden, 30 gündür yakalanmasını beklediğimiz katil zanlısı ile ilgili bir gelişme olduğunu tahmin etmişlerdi. Sevinçleri bu yüzdendi... Mustafa Köse, "Günlerdir bu işle ilgili ter döktünüz, çok uğraştınız, o yüzden bu haberi size bizzat vermek istedim. Katili gözaltına aldık" dedi. Gözlerim dolu dolu oldu... Sadece "Kim?" diyebildim. Zanlının kimliği tüm basın mensuplarına aynı anda İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah tarafından açıklanacaktı. Biraz daha sabretmemiz gerekiyordu. Ancak Neriman Hanım'a müjdeyi verebilirdim artık... O anı unutmak da anlatmak da zor. Sevinç çığlıkları hala daha kulağımda... Unutmadığım bir şey daha var. Haberi duyunca adeta yüzü aydınlandı. Savaş kazanmış komutan edasıyla sarıldı sevdiklerine... Kızı ve torunlarının kanı yerde kalmamıştı. Artık katil bizi izleyemeyecekti.
* * * * Programa geldiğin ilk günü hatırlayabiliyor musun? Ben kendimi bilmeden programına geldim. Kendimi bilmeden bağırdım çağırdım. Ne konuştuğumu bile bilmiyorum, ne dedim, küfür mü ettim, bilmiyorum. Hiç hatırlamıyorum.
* Çok güçlüydün. Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum. Çocuklarım için ayakta durmak zorundaydım. Olay Pazartesi oldu, Salı günü toprağa verildiler, Çarşamba günü de size geldim. Oraya çıkan herkes çabuk buluyordu katiliAcaba benimkini de bulurlar mı diye düşündüm. Aslında ben oraya da bırakmayacaktım, kendim arayacaktım. Kapı kapı, sokak sokak, gece-gündüz arayacaktım. Kendim bulmak istedim. Ama ayakta duramadım. Yavrularımın oluk oluk kanı gitti ama o kan benden de gitti inan ki... Benim de kanım yok oldu. Yavrularım öldü, toprağın altına girdiler ben yaşıyorum ama ölü müyüm, diri miyim onu da anlamıyorum.
* Evlatlarının katilinin bir an önce bulunması onlara son görev anlamı mı taşıyordu? Sanki bu bana emredilmişti Allah tarafındanGit, çocuklarının katilini bul, bulamazsan insan içine çıkma! Yeryüzüne çıkmaya hakkım yok gibi hissettim. Bir yudum su içiyorum, ben niye bu suyu içiyorum diyorum. Bana haram, benim çocuklarım toprakta yatıyor, onlar o bir yudum suyu içemiyor. Ama o katil, o canavar su içiyordu. Benim gözüme baka baka su içiyordu.
DELİRDİĞİNİ GÖRMEK İSTİYORUM * İfadesinde programı hiç kaçırmadan izlediğini söylemiş zaten... Dilerim Allah'tan Müge Hanım; o dört duvar onun üzerine üzerine gelsin. Her duvardan benim çocuklarım ona baksın. Onun çıldırmasını, delirmesini gözümle görmek istiyorum. Allah'ım diyorum, o günleri bana gösterGeceleri uyuyamıyorum Müge Hanım
* Katilin bulunduğu gün neler yaşadın? Mezarlarına gidememiştin. İlk iş onların yanına koştun, ya sonrası? Katilin yakalandığını öğrendiğim o an, sanki kızım geri gelmiş gibi geldi bana... Ama sonrasında, bakıyorum etrafıma; yoklar. Telefonuma bakıyorum; kızım "Anne şu damadına bir şey söyle" diye aramıyor artık... Öldüklerinde de görmedim ben... Bana göstermediler. Keşke gösterselerdi, Çünkü en azından öldü derdim. Şimdi de öldü diyorum ama nasıl öldü? Kabullenemiyorum, hala çıkıp bir yerden gelecek sanıyorum.
* Öfkenin dinmesi kolay değil elbette... Benim öfkem geçmedi, geçmez deÇünkü yavrularımın canını aldı. 3 tane yavrumunVe biz iki evladım, bir gelinim bir de ben mağdur olduk. Hepimizi mağdur etti. Benim ev kiram duruyor. Başka yerden gelirimiz yok kiFabrikatörün kızı değiliz kiÇalışmazsak ne yaparız? 30 gün boyunca mağdur etti bizi... Diğer taraftan onun (Katil zanlısı Okan Ç.'den bahsediyor) annesine de üzülüyorum. Annesi onu 'Sen katil ol' diye doğurmamıştır. Ama en azından bana bir kere ziyarete gelmesi gerekiyordu, başsağlığı için... Ben de nasıl bir kadın bu, nasıl büyütmüş, nasıl bir ananın evladı diye görseydim.
* Peki alabilir miydin evine? Belki o da sana gelmekten çekinmiş olabilir, kendini onun yerine koyarsan zor bir durum olmalı Ben evime alırım. Her şeyi anlayabilen bir insanım. O evladına 'Git, yap, öldür!' dememiştir kiDer mi insan? Ama en azından gelip bir başsağlığı dilemesi gerekirdi.
* İlknur'un oturduğu ev ne oldu? Görümceleri evi temizlemiş. Hiçbir şeyini atmayın dedim. İlknur'un ayakkabılarını getirdiler. Yüzüğü vardı, Özlem (kızkardeşi) parmağına takmış onuBen eve giremedim. Cesaret edemedim. Çünkü o evi o halde görseydim herhalde ölürdüm. Dayanamazdım. Her taraf kanPazar günü 40'ını okuttum. Çok gelenler oldu. Allah gelenden de razı olsun, gelmeyenden deYolda beni görüyorlar, sarılıyorlar.
* Tanıyorlar mı seni? Tanıyorlar. Herkes arkamda... Belki onların dualarıyla ayaktayım. Belki onların dualarıyla benim çocuklarımın katili yakalandı. Bilmiyorum kiBaşın sağolsun diyorlar. Beraber ağladık diyorlar, hiç kaçırmadık diyorlar, Allah sana peygamber sabrı versin diyorlar.
* Bundan sonrası için ne planlıyorsun? Acılarla yoğruldum ben, gerçekten... Hani rahmetli Bergen'in bir şarkısı vardı; Acıların Kadını diyeBenim yanımda onlar halt etmiş Müge HanımBen çok acılar çektim. Ben kendi yağıyla kavrulan bir insanım. Ben hiç kimseye kaşının altında gözün mü var dememişimdir. Dedirttirmem deAma ihtiyacım yok mu? Onu Allah'la ben bilirim. Ne yiyip, ne içiyorum ben biliyorum. Onu hiç kimse anlayamaz. Ben alışmamışım, sağdan soldan, onu bunu isteyeyim. AslaBenden beteri vardır. Allah onlara versin.
* Damadın yeniden evlenirse üzülür müsün? Üzülürüm. Şu anda evlenmesin. Tahsin, bana çocuklarımın armağanı gibi kaldı. O da bir hatıra sanki bana... O da benim bir evladım. Bana hatıra olarak onu bıraktılar. O gün İlknur aşağıya inmeseydi, açık kalan doğalgaz akşam evi havaya uçursaydı Tahsin de gidecekti. Cenab- ı Allah kızıma o kadar güç kuvvet vermiş ki bütün mahalleyi kurtardı benim yavrum. O yüzden Tahsin ilerde belki evlenir ama ben şu an evlenmesini istemem. Nasıl anlatılır bilmiyorum ama gerçekten çok üzülürüm.
* Şu anda en çok istediğin şeyi sorsam... Dilerim o Okan denen ş... hiç oradan çıkamaz. Dilerim hiçbir yerde rahat edemesin...