Başbakan Erdoğan, "monşer"lere göndermede bulundu ya; ben de İskeleSancak'ta "monşer zihniyetli insanlar" dedim ya.. Milliyet'tenSinaKoloğlu durur mu, almış klavyeyi eline kalkıp bana "kompleksli" diyor. (Milliyet.. 1 Şubat 2009) Çünkü ben Markiz Pastanesi'nden pasta yememişim, "Pera Palas'ın lobisine ulaşacak döner kapıyı çeviremeyenlerin kıskançlığını" taşıyormuşum.. Peşinden de şunu eklemiş: " FikriAkyüz,AhmetHakangibiTeşvikiyekafelerindebulunmaihtimaliniyaşayabilse,böylekonuşmayacaktı! " Doğrudur Sina Koloğlu, "Siz Markiz Pastanesi'nden pasta yemeyi iyi bilirsiniz".. Siz "Pera Palas'ın lobisine ulaşacak döner kapıyı çevirmeyi iyi bilirsiniz".. Ve doğrudur ben Pera Palas'ın döner kapısını çevirmedim, çünkü Pera Palas'a hiç girmedim. Yeri gelmişken şu ironiye de değineyim ki, yazı lüzumsuz bir polemik yazısı gibi kalmasın. İroni şu: Pera Palas'tan içeri giremeyenleri " kompleksli" olarak niteleyen yani bu insanların cahil ve görgüsüz olduğunu ima edenlere sormak gerekir? Bu Pera Palas denilen otelin şu andaki sahibi kim? İhsan Kalkavan, değil mi? İhsanKalkavankim ? Bank Asya'nın yönetim kurulu başkanı ve aynı zamanda Fethullah Gülen'in iş dünyasındaki en büyük destekçisi.. Peki, Pera Palas'ın bırakınız döner kapısını çevirmeyi, bu otelin bizatihi sahibi olan Kalkavan'ısırfFethullahGülen'idestekliyordiye"gerici"ilanedenlerenediyeceğizşimdi?! Yani ben şimdi kıskançlıktan kudurduğum için ve bu kompleksimi tamir etmek için Pera Palas'ın biraz ilerisindeki dönerciden döner yemeyi bırakıp Pera Palas'ın döner kapısını çevirmeye mi gideceğim? Benim başka işim gücüm yok mudur? Yani, aynı zamanda " BulutsuzlukÖzlemi " isimli grubun gitaristi olan Koloğlu, bulutsuzluk özlemini gidermek için bulutların üstünde mi dolaşıyor? Ve onun için mi "uçuyor"?! Başbakan Erdoğan, monşerlere kızarken tüm diplomatlara mı kızmış oldu? En güvendiği isimlerden biri olan Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı AhmetDavutoğlu'ya "büyükelçi" unvanı veren bir insan, büyükelçilik yapan bir insana sırf diplomat olduğu için niye sitem etsin? Koloğlu, televizyonu çok izlediğine göre daha iyi bilir; hani eski Türk filmlerinde HulusiKentmenderombtöşambrgiyer,fulartakardı;RehaYurdakulda.. Ama Hulusi Kentmen, kendisinin tanımadığı bir erkekle evlenmek isteyen kızına bağırırken bile "babacan" bir baba figürü çizerdi.. Reha Yurdakul ise kızının "etli ekmek" yiyen bir erkekle evlenmesini arzu etmemekle kalmaz, bir de kızına "Markiz Pastanesi'nden pasta yiyebilen" bir erkekle evlenmesini "şiddetle" salık verir, pardon emrederdi.. İşte Başbakan Erdoğan, Hulusi Kentmengillere değil, Reha Yurdakulgillere kızdı. Koloğlu aynı yazının sonunda şunu diyor: "Ve tabii o 'monşerlerin' alınlarına, kalplerine, şakaklarına sıkılmış nice kurşunlar var." Yani " lüzumsuzbircümlenasılkurulur, bunun bünyede ortaya çıkardığı yan tesirler nelerdir?" konulu bir yazı yazılmış olsa, herhalde böyle bir yazının sonuna böyle bir cümle eklenirdi. Bazı diplomatlarımızın şakağına azılı bir terör örgütü olan Asalacılar tarafından kurşun sıkılmasıyla, Başbakan'ın bazı emekli diplomatları eleştirmesi arasında ne alaka vardır? Yani bu memlekette başbakanın boynuna yağlı urgan takıldı diye herhangi bir başbakanın herhangi bir icraatını eleştiremeyecek miyiz?! Bu ne biçim bir akıl yürütmedir ve bu ne biçim bir hamasettir? Bir tarafta, "Filistin sadece Hamas değildir" deyince, bunu diyenlere haksız bir şekilde " Hamasetyapma " diyeceksin.. Diğer tarafta, çocuk hastanesine bomba atanlar karşısında "Aman İsrail'e çatmayalım" diyen bazı emekli büyükelçilerin tavrını desteklemek için Asala kurşunundan bahsetmek suretiyle "hamaset" yapacaksınız.. Bu, bu kadar basit midir? Adına " nesafet " denilen ve " nefaset "le donanmış o insani duyguyu, "hamaset" denilen o çiğliğe kurban etmek ucuzluk değildir de nedir? "Fikri Akyüz, Markiz Pastanesi'nden pasta yemiş mi ki!"miş! Yemedim Sina kardeşim; peki siz Erzurumlulara özgü "kıllı helva" diye tabir edilen "horis"ten yediniz mi? Diyelim ki yemediniz; yemediniz diye ben size "halk düşmanı" diyebilme hakkını kendimde görebilir miyim? Ayıptır söylemesi ben hani reklamlarda " lavaşkiri " diye anonslanan "la vache qui rit", isimli peynirden de yedim; yine lavaş ekmek arasına koymak suretiyle bizim Erzurumlular'aözgü"civilpeynir"ve"küflüpeynir "den de yedim. Ha bu arada aklıma geldi: Lavaş kiri peynirlerinin reklamını liseye gittiğim yıllarda televizyondan ilk izlediğimde " yavaşgirin " diye anlamıştım, reklama bakıyorum, oysa ne içeri giren var ne çıkan! O yüzden Sina kardeşim, lütfen siz de bir meseleye dalış, pardon giriş yaparken lütfen "yavaş girin"! Pera Palas otelinin döner kapısından girerken ise "palas pandıras" girebilirsiniz, " komplekslenmeyeneyin " gerek yok!