Sivasspor'un başında Süper Lig'in en genç başkanlarından biri bulunuyor; Mecnun Odyakmaz Sivasspor'u vizyon olarak da geliştirecek bir yola çıktıklarını söylüyor….
Gencecik bir isim var Sivasspor'un başında: Mecnun Odyakmaz... 2000'li yıllarda kulübün ve takımın rahat nefes alacağı bir takım girişimleri cesurca gerçekleştiriyor başkan. Bir tek amacı var; 40 yıllık özlemi sona erdirmek. Bunun için de bütün olanakları, öncelikle Sivas sevgisini seferber edecek koşulları yaratmak amacında. Gurbeti ortadan kaldıracak bir Sivaspor taraftarlığı, memleket sevgisi, azim, kararlılık ve cesaret gerekiyor bunlar için. Kent böyle bir cesareti gösterebilecek mi ? Yanıt evet elbette ki. Ama bir şartı var Odyakmaz'ın; potansiyel harekete geçmeli ve takım yalnız kalmamalı...
* * * O bir Sivaslı. Doğanşar ilçesinin Ortaköy denilen köyünde doğmuş. Bir yaşında hastalık nedeniyle İstanbul'a gelmiş ve bir kez daha geri dönmemiş. 80'li yıllarla birlikte birkaç dostunu görmeye gidip geldiği dönemlere rastlıyor Sivas'ı yakından görmesi... Geri kalmış dememek lazım, ama fazla ilerleyememiş bir şehir olarak görünüyor kendisine memleketi. Ama insanı etkileyen bir kültürel motif olduğunu da vurguluyor başkan; "Selçuklular döneminde başkent olmuş. Büyük bir birikimin üzerinde durduğunuzu hissediyorsunuz. Osmanlı döneminde de, Anadolu insanının elde kuş sayıldığı dönemde de pek fazla yatırım yapılmamış. Kayıtlara göre dünyada 6,5 milyon Sivaslı var. Bir arkadaşım Pasifik'te yolculuk yaparken garsonun Sivaslı olduğunu öğreniyor."
* * * Futbolla tanışıklığı çocukluğuna değin uzanıyor başkanın "Çocukken Altın Ayaklar diye takımımız vardı. Bir iki maç kaleye geçmiş Altın Eldiven olmuştum - gülüyor - Geçenlerde yerel basınla bir maç yaptık, ama yenildik ve bundan sonra halı sahada da oynamama kararı aldım, çünkü yenilgiyi hazmedemiyorum" Çünkü yenilince boğazına yumruk tıkanmış gibi oluyor Odyakmaz... Birimiz hepimiz için Odyakmaz'a gore bir aile var Süper Lig yarışında ve en büylük avantajları bu; "Son beş senedir profesyonel düzeyde yöneticilik yapıyorum. Bazı şeyleri gördüğümde kutsal kitaplardaki göze göz, dişe diş hakkımı kullanmak istediğim, yani oyunu onların yöntemleriyle oynamak istediğim anlar olmuştur. Ama bir söz var ki; kumarcının kumarcıya bir kuruşu geçmezmiş, bu da aynı ona benziyor. Bir yerden kazanır bir yerden kaybedersiniz böyle durumlarda. Buna ne zaman tevessül edildiyse hep kaybedilmiştir. Biz her anlamda bu meselelerden uzak durdukça maç kazanmasını bildik. Çünkü gözümüzü kendimize çevirmiştik. Bir kolej takımı gibi davranan, ama aile gibi yaşayan bir takım, biri sahada tekme yerse kulübedeki onun acısını duyumsayacak bir takım... Bunlar, diğer ayrıntılarla da pekiştirilince anamızın ak sütü gibi herkese helal olacak bir şampiyonluk fırsatı yakaladık. Emeği geçen herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Başarımızın ardındaki sır budur!"
* * * O ünlü sözü ekliyorum onun söylediklerinin yanına; "Asla yalnız yürümeyeceksin!"
* * * Top bu bir gün yuvarlanıp düşüveriyor önüne "Top Kadıköy'de yaşadığım için hep önümdeydi zaten. Sarı-Lacivert bir top vardı önümüzde. Alt Yapı Dernekleri bünyesinde görevler alıyordum. Ama Sivas'ta Osman Seçilmiş gibi kulübün yükünü çeken insanlar bana yöneticilik teklif edince kabul ettim." Süper Lig farklı bir heyecan kendisi için; "E, ben bulunduğum yerden doğduğum topraklara karşı görevimi yerine getirmeli ve bunu bildiğim kulvarda yapmalıyım diye düşündüm. Önce genel koordinatörlük, yöneticilik yaptım. Bu, etrafımızdaki Sivasspor'u sevenlerin de isteğiydi.