Selçuk Yula: Yine çok açık bir şekilde, geçen sezon olduğu gibi G.Saray hakemler tarafından kollanıyor... Cüneyt Tanman: Artık işin çivisi çıktı Futbolu yöneten sağlam bir lider çıkmazsa, sorunların düzelmesi zor....
* G.Saray, Gençlerbirliği'ni farklı skorun yanında etkili bir oyun sergileyerek de mağlup etti. Sarı-Kırmızılılar'ı nasıl buldunuz? C.T.: Galatasaray, Gençlerbirliği maçında gerçekten çok iyiydi. Yeni bir sistemle, 3-4-1-2 ile sahaya çıktılar. Ve bu sistemde oyuncular ileride çok daha kolay çoğalabiliyorlar. Ancak, tek bir handikap var o da kanatları tek kişiyle kontrol etmeye çalışmaları. Barış ve Arda'ya çok büyük yük düşüyor. Ayrıca kanatlardan çabuk çıkışlarda problem olabiliyor. Ayrıca, Nonda'nın Baros'un yanında oynaması da çok iyi bir uygulama. Baros ve Nonda çok gezen oyuncular. Defansın dengelerini bozuyorlar. Lincoln de onların boşaltığı alanlarda çok rahat topla buluşuyor. Şunu da belirtmek gerekir ki her takımda başarı ve başarısızlıkları teknik adamlara bağlayabiliriz ama Galatasaray'da böyle bir durum yok. Oynayan oyuncular ve yeni sistem kimin eseri? Dahası G.Saray'da başarı teknik direktörden çok yıldız oyuncuların performansıyla alakalı. Teknik direktör ikinci planda.
* Geride bıraktığımız haftada hakem hataları yine gündemdeydi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapılması gerekenler nelerdir? SY.: Artık hatalar ayyuka çıkmaya başladı ve daha da önemlisi sonuca direkt olarak etki ediyorlar. Şimdi burada örneklerini versek herhalde sayfalar yetmez. Ama göz göre göre yapılanlar da insanı gerçekten dehşete düşürüyor. Halis Özkahya'nın Gençlerbirliği- Galatasaray maçında Baros'un kendini penaltı diye yere yatıp kandırmasını kartla değerlendirmedikten sonra tıpa tıp aynı harekette Gençlerbirliğili oyuncu Burhan'a sarı kart yapıştırmasını inanın ki anlamış değilim. Güiza'nın formasından çekilerek düşürülmesini orta hakem ve yardımcı hakemin görmemesi mümkün değil. Birşeyler dönüyor ama bilmiyorum. Geçen hafta Deivid'in içeri giren golünü herkes gördü, hakemler görmedi. Bu hafta da Güiza'nın pozisyonunu yine herkesler gördü, yine hakemler görmedi. Yine çok açık bir şekilde geçen seneki gibi Galatasaray'ın kollandığını görüyoruz. Elle atılan gollerden sonra kazanılan puanların ardından şimdi hem Galatasaray kollanıyor hem de rakipleri yakılıyor. İşin ciddiyetini anladıktan beri Trabzon'un da ayağı kaydırılmaya başlandı. Son 3 maçtır Trabzon aleyhine inanılmaz hatalar yapılıyor. Yardımcı hakemlerimize birileri artık dur demeli. Bursa'nın golü yüzde 100 ofsayt. Aynı şekilde Kadıköy'deki maçta Güiza'nın karşı karşıya kaldığı pozisyonda kalkan bayrak tamamen yanlıştı. Aynı Antalya'nın sayılmayan golündeki kalkan bayrak gibi. Oğuz Sarvan mutlaka devre arasında yardımcı hakem konusunda birşeyler yapmalı. Yoksa gidişat hiç iyi değil. C.T.: Şu anda yapılması gereken bir şey yok. Açıkçası işin çivisi çıkmış durumda. Oluşmaya başlayan güven son dönemlerde yine tamamıyla tersine döndü. Dış baskıların yanında, hakemlere yönetenlerin yaptıkları baskılar da söz konusu. Oysa hakemlik özgüven ve dik durma işidir. Açıkçası yönetenler ve malzeme bu olduğuna göre kısa vadede çok büyük bir düzelme beklemiyorum. Yeni bir yönetim anlayışı gerekli. Futbolun diğer aktörlerinin davranış biçimlerinin de değişmesi lazım. Canı yanan bağırıyor, çağırıyor ve bağırana bir şey olmuyor. Yönetenler de onlardan etkileniyor. Böyle bir kısır döngü söz konusu. Bütün futbola bakışımızı gözden geçirmemiz lazım. Kısa sürede hemen her şeyi düzeltmek mümkün değil. Bunları yapabilmek için futbolu yöneten, sağlam bir lider gerekiyor. Şu anda da ne yazık ki onu bulabilmek mümkün değil. * Hafta sonu oynanacak derbiye ilişkin görüşünüz nedir? S.Y: Eskiden beri gelen bir söz vardır. Derbi maçların favorisi belli olmaz. Evet, tarihe baktığımız zaman bu söz doğru olabilir ama son yıllarda derbi maçlar neredeyse sonucu önceden belli olan maçlar olmaya başladı. Bunun da bir sebebi var. Eskiden tribünler yarı yarıyaydı. Kimsenin bir üstünlüğü yoktu. Takımlar eşit şartlarda mücadele ediyordu. Ama artık öyle değil. Bu maçlarda deplasmana giden takım en ağır şartlarda oynuyor. Mesela Galatasaray Kadıköy'de neden sürekli yeniliyor? İşte Antalyaspor maçında 20-25 bin olan taraftar sayısı G.Saray maçında 52 bine çıkıyor. Takımların güç farkı olarak değil ama, Ali Sami Yen'de oynamanın getireceği fark olarak Galatasaray bir adım öne çıkıyor. Maçı kim sırtlar derseniz bu sene tartışılmaz bir şekilde Lincoln gerçeği yaşanıyor. Hacettepe maçında yaptıklarını en çok eleştirenlerin başında ben vardım ama o başka bu başka. Gerçekten çok büyük bir futbolcu. Maça damgasını istediği anda vurabilecek bir isim. Öteki tarafta bu aralar ne kadar formsuz olursa olsun yine de hafta sonu patlamasını beklediğim Delgado da değişik bir futbolcu. Beklediğim patlamayı yaparsa Sami Yen'de bile olsa Galatasaray zorlanacaktır. C.T.: Arka arkaya alınan galibiyetler Galatasaray'da bir çok şeyin düzelmesini sağladı. Oyuncuların öz güvenleri yerine geldi. Maçın Ali Sami Yen'de olması da büyük avantaj. Bu da Galatasaray'ı favori yapıyor. Ama Beşiktaş, çok diri bir takım. Hücum yollarında çok etkili. Galatasaray defansındaki sıkıntıları yakalayabilir. Ayrıca, Mustafa Denizli, Galatasaray'ın kilit adamı Lincoln'ü mutlaka durdurmak isteyecektir. İşte bence maçın kilit noktası Lincoln'ün ne yapacağı... Bu markajı takımı adına olumlu da kullanabilir veya sinebilir. Ve bunlar da maçın sonucunda önemli rol oynar. * Antalyaspor maçı sonrası yönetim "Transfer yapacağız" derken, Aragones "Transfer istemiyorum" açıklaması yaptı. Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? SY.: Bunlar futbol içinde normal durumlar, her zaman olabilir. Herkesin bir fikri vardır. Aragones'in bulunduğu yerden takım başka görünür, bizlerin bulunduğu yerden başka. Eğer Aragones, bu sezon oynanan futbolu begeniyorsa diyecek sözüm yok. Avrupa'da yaşanan büyük başarısızlığın ve ligde kaybedilen anormal puanların hesabını Aragones, eğer biz çok iyiyiz diyerek veriyorsa ne yapabiliriz. Aslında bu transfer konusunda Aragones de haklı. Çünkü, oynattığı sistemde bırakın Mehmet Yıldız'ı, Mevlüt Erdinç'i, dünyanın en iyi santrforlarını doldursanız ne yazar. Çünkü Aragones'in hücum futboluyla ilgili bir sorunu yok. Gelinen nokta ortada. Bu sene tüm resmi maçlarda 11 deplasmanda 5 mağlubiyet, 4 beraberlik alınırken sadece 2 maç da galip çıkıldı. Bu manzara bile Fenerbahçe'nin deplasmanlarda nasıl oynadığını gösterir. Eğer Aragones felsefesini, fikrini, sistemini değiştirmeyecekse ikinci devre Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon, Kayseri deplasmanlarından nasıl bir sonuç bekleyecek ki şampiyonluktan bahsedebiliyor. Bence yönetim Ocak'ta ilk önce Aragones'le bunları masaya yatırmalı, sonra transfere girişmeli. Eğer Aragones bu fikrinde devam edecek ve gönderilmeyecekse o zaman gerçekten transfere ihtiyaç yok demektir.