BEŞİKTAŞ'ın psikolojik bir rahatlığı vardı... Kadıköy'de fazla etkilenmiyordu. Ama bu durum, dün akşam Mustafa Denizli'nin psikolojisiyle bozuldu. Denizli'nin kaybetmeme korkusu farklı birşeyler yapma ihtiyacının bu durumun bozulmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Eskişehir maçının en iyileri Holosko, Tello kadroda yok. Formsuz olan Delgado, Cisse, uzun zanamdan beri oynamayan Serdar sahada. Oysa, Holosko, Tello hatta Bobo, Fenerbahçe defansının çok çıkma isteğinden yararlanacak önemli ve özellikli oyuncular. Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenen diğer takımlar bu zaaftan süratli oyuncularıyla yararlanmadı mı? Tello bu yağışlı ve ıslak zeminde duran toplarda hücum oyuncularını topla buluşturmada çok önemli rol oynayabilirdi. Denizli'nin yaptığı en iyi şey dörtlü defansa dönmek, kanatları 2'şer kişiyle kontrol etmekti. Ama istediğiniz kadar dengeli takım kurun gol yiyebilirsiniz. Nitekim, başlangıçta iyi oynuyor gibi gözükse de golleri yiyen Beşiktaş oldu. Beşiktaş savunması yenilen 2 golde de hatalıydı. En iyi özelliği olan hücum zenginliğiyle Beşiktaş, F.Bahçe'yi kolay yenebileceği bir fırsatı tepti. Oyuncuların performansları bir yere dün akşamki derbiye damgasını vuran Denizli oldu. Zaten vurmak istedi, kumar oynadı ve kaybetti. F.Bahçe'nin işini kolaylaştıran ikinci kişi karşılaşmanın hakemi Bünyamin Gezer'di. Eğer maç 11'e 11 devam etseydi, bu F.Bahçe 90 dakikayı galip olarak bitiremezdi. Cisse'ye gösterilen sarı kartlar çok ucuzdu. Aslında maç, 41. dakikada bitti. F.Bahçe derbileri kazanıyor. Ama kesinlikle iyi futbol ortaya koyduğu için değil... Stadın büyüsü, karşısındaki teknik adamların katkıları büyük rol oynuyor. Yoksa yalnızları oynayan Daniel Güiza ve güçsüz Alex ve Deivid, tedirgin Volkan ve vasatı aşamayan diğer oyuncularıyla bu maçları kazanması çok da mümkün olamazdı.