Yılların deneyimli oyuncusu Eşref Kolçak atv'de başlayacak olan Gonca Karanfil dizisinde hayranlarıyla buluşuyor....
Eşref Kolçak bu kez deneyimlerini ve yılların birikimini aktarıyor...
* Yıllardır izliyoruz sizi. Ama son zamanlarda kenara çekildiniz... Bütün kabahat yapımcıların. Çok mağdur ettiler bizi. Sadece kendilerini düşünen insanlar çünkü.
* Nasıl yani? Sizin hiç mi değeriniz yok? Yok, evet. Halkın değil ama. Yapımcıların gözünde yok. Bir film var mesela. Arar asistan kız; "Eşref Bey iki takım elbise, üç ayakkabı, dört gömlek ister. E ben bunları nasıl alacağım? Bunun için yüklüce bir para gerekir! Yok tabii karşılığı.
* Peki, efendim onlarca film var rol aldığınız? Bakın dönemin en ünlüleri kim? Ayhan Işık, Fikret Hakan gibi isimler değil mi? Bize senet verirlerdi. Karşılığı olmayan, Anadolu'dan ücra bir köşeden alınmış sinemacı senetleri, ara ki bulasın... Çok olmuştur senetler yüzünden kavga çıktığı. Ama ben hep günah keçisi ilan edilirdim. Yasal bir dayanağımız olmadığı için hep istedikleri gibi değerlendirdiler bizi. Hep kendilerini düşünmüşler, sanatçıyı kendi kıstasları içinde kullanmayı tercih etmişlerdir.
* Rol seçiminde ne gibi kıstaslarınız olurdu? Her rolü oynamadım. Kendimi o hikayenin içinde bulduğum senaryolarda oldum. Hiçbir zaman rol yapmak zorunda kalacağım senaryolarda oynamadım. Her zaman uyum içinde çalışacağım arkadaşları tercih etmişimdir.
* Nedeni ne bunun? E beni zor duruma düşürecek insanlarla neden çalışayım? Ben bir düzey tutturuyorum, diyelim karşımdaki falso veriyor. Nasıl olacak? Gerçi onlar da benimle çalışmaktan zevk duyan arkadaşlardı.
* Eski dönem oyuncuların çektiklerinden söz ediyordunuz... Biz bazı haklarımızı aramak için bir dönem Ankara'ya kadar yürümüştük. Köşk'e çıkıp yetkililerle görüşüyoruz, bize 'tamam' diyorlar sonra yapımcılar devreye giriyor, işler bozuluyordu.
* Neden? Sadece kendilerini düşündükleri için. Hiçbir sosyal hakkımız yoktur bizim. Kayınvalidem olmasa aç kalırdık biz. Evime iki kez haciz geldi. Bizim varlık içinde yüzdüğümüzü düşünenler, yanılırlar. Cahide Sonku'nun vefatına bu yapımcılar neden olmuştur.
* Nasıl yaptılar bunu? Sonku Film Şirketi vardı Cahide Hanım'ın. Filmlerini oynatmamaları için Anadolu sinemalarına, dağıtıcılara baskı yaptılar. Benim için de yaptılar bunu. 'Filmlerini oynatırsanız size başka film yollamayız' dediler. Türkiye'de o zamanlar dört ana nokta var film dağıtan. Bu dağıtıcılar da onları dinlediler. On yıl film yaptırılmadı bana. Biraz sert çıkardım çünkü. Sadece üç film şirketinden paramı tam alabilmişimdir. Osman Seden'i burada anmak isterim.
* Efendim yeni bir diziye başlıyorsunuz atv'de... Dizide; Paşa Dede adında bir karakteri canlandırıyorum. Uğruna kavgaların edildiği, paylaşılamayan Gonca'nın, defineye meraklı, biraz huysuz dedesiyim. Karanfil Kemal'in babannesiyle bir geçmişimiz var. Vaktiyle birbirimizi sevmişiz. Ben başkasıyla evlenmişim, o başkasıyla evlenmiş. Ama hala birbirimizi seviyoruz. Öyküsü güzel bir çalışma. Benim de işime gelir; bol bol huysuzluk yapacağım
YENİ İSİMLER * Peki, yeni isimlerden kimleri sayabiliriz böyle iyi çalışmalar yaptığınız? Mesela Hülya Avşar böyle bir oyuncudur. Çok rahattır, iyi düzey tuttururdu... Çok zevk almıştım onunla çalışmaktan.
* Söz sinemadan açılmışken; sinemamızın son durumu için neler söyleyeceksiniz? Bizim sinemamızda garip bir durum vardı. Hiç iyi görmüyordum bunu. İşte bir tek Eşref Kolçak; etrafında kim olursa olsun, diye düşünülürdü. Ama olmaz ki, tek el hiç bir zaman iyi ses vermez ki... Acemi bir oyuncuyla karşı karşıya kalınca ben de zorlanıyordum.
* Bu kaygıyla mı söylüyorsunuz bunları? Sizin zorlanacağınızı düşünmek... Saygı da yok yenilerde. Ben altımda ezilsinler, demiyorum ama emeğime, yılların birikimine saygı duysunlar isterim. Ben sanata ve sanatçıya son derece saygılı bir insanım. Hele ki seyircime karşı korkunç bir saygım vardır. Bu disiplinle yaşıyorum. Seviyorum yaptığım işi. İş de değil bu, benim yaşamım, hayatım. İnsanlar beni zorlayınca üzülüyorum ve karşımdaki ezilince daha çok üzülüyormum. Dolayısıyla karşımdakine uymaya çalışınca benden gidiyor bazı şeyler.
* Bu bir sorumluluk göstergesi değil mi? Ben hep söylüyorum bunu; evimin kapısından çıktığım zaman herkesin Eşref Kolçak'ıyım. Ama evimin kapısından içeri girdiğim zaman evimin horozu ben oluyorum, ondan sonra içişlerine bağlı kalıyoruz. Bugün Türk Sineması varsa bunun iki temel köşe taşı vardır; ben ve Ayhan Işık.
KÖTÜ ANILAR * Peki ,yetiştiğiniz çevreyi, okulunuzu konuşalım mı biraz? 20 Ocak 1927 Erzurum İspir'in şimdiki adıyla Gaziler Köyü'nde doğdum. Babam Harun Kolçakoğlu atadan oralı, annem ise Rus. Asıl adı Katya olan annem babamla evlendikten sonra Müslüman olup Hateme adını almış. Benim köyümde okul yoktu, iki arkadaş her sabah yağmur, kar altında 10 kilometre yol yürüyüp İspir'deki okula giderdik. Köyde önden penceresi olan tek ev bizimkiydi, 5 numara gaz lambası yakan da bizdik. Köyümüzdeki evlerin en az iki duvarı toprak içindeydi, kiremit, saç, tuğla bilinmezdi. 1938'de Erzurum'a taşındık, babam orada esnaflığa başladı. 1941'de Erzurum Cumhuriyet İlkokulu'ndan mezun olduğumda rahmetli babam ve ağabeyim çalışmak üzere İstanbul'a gitmişlerdi. Ben de rahmetli anacığımla 3. mevki kompartımanda 3 gün 3 gece tren yolculuğundan sonra Haydarpaşa'ya indim. Hayatımda denizi ilk defa görüyorum, vapurla karşıya geçerken şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Ve o gün İstanbul'da ilk kazığı da yedim. Karaköy'den Hocapaşa'ya gitmek için bir taksiye bindik, vicdansız şoför bizden 1 lira aldı. Düşün ki, Süleymaniye'deki evimizin kirası 2 liraydı. Annemin yanındaki paranın tamamı zaten 7 liraydı. Daha sonra Sultanahmet Erkek Sanat Enstitüsü'ne yazıldım, 2 sene okuduktan sonra tahsili bıraktım. Ondan sonra hayat öğrenimime Süleymaniye Halkevi'nde devam ettim ve bugünlere geldim.