Genel olarak bu hastalık bir anda ve beklenmedik bir zamanda kendiliğinden ortaya çıkan panik nöbetleriyle seyreder. Atak sırasında kişiler bedensel gereksinme duymadıkları halde çok hızlı sayıda ve çok derin nefes alırlar. Bunun sonucunda kandaki karbondioksit seviyesi düşer "alkaloz" dediğimiz durum ortaya çıkar. Daha sonra kişilerde soluğun kesilmesi, yeterince soluk alamama ve hava açlığı duygusu, nefes darlığı, boğuluyormuş gibi olma, boğazda tıkanma hissi, yutkunamama ortaya çıkar. Hatta bir çok hasta çevredeki nesnelerin bulanık olduğunu ya da yüzermiş gibi hareket ettiğini ifade eder ve bu da kişiyi çok korkutur. Hastaların nefes alması arttıkça bu belirtiler de artar ve hatta yenileri eklenir. Hepsi birer tehlike sinyali olarak algılanır. Sonrasında bu tabloya tüm panik atak bulguları dahil olur. Tüm bunlar kişideki uyarılmışlık halini artırdığından, hasta tüm antenlerini bedenine çevirir. Kendini dinlemeye ve izlemeye başlayan hasta o güne kadar farkına bile varmadığı önemsiz değişiklikleri bile hisseder. Kısır bir döngü şeklinde sonuç olarak kişi daha da korkar ve heyecanlanır. Heyecanlandıkça atak şiddetlenir.