Atatürk'ü giysilerle tanıtmak ya da yeniden tanımlamak düşüncesi... Nasıl oldu bu?
Bu proje biraz tesadüflerle başladı. Bir seyahate gitmiştim Trakya'ya. 'Her yerde o vardı' desem abartmış olmam. Yemek yediği yer, oturup kalktığı yer, dokunduğu çatal-bıçak. Her beldeye uğramış. Dedim ki; "Ata'nın ayak izleri bunlar". Kim yürüyor Ata'nın ayak izlerinde; Cumhuriyet Kadınları. Yalnız bu sadece giysilerle tanımlama fikri değil yeniden anlatma çabası olarak algılanabilir.

* Fikir size ait yani...
Evet, özet olarak 'Rahat battı' diyelim. Başımıza iş açmış olduk. Ama başımıza açılmış bütün işler böyle güzel, içerikli, dolu şeyler olsun...

KLİŞE ATATÜRKÇÜLÜK
* Neden böyle bir çalışma yapma gereği duydunuz?
Ben Atatürk'ü çok klişe, resmi tarihin içinde kuru bir yerde görüyorum. Şuradan gemiye bindi, Samsun'a şuradan indi gibi...

* Evet 'Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık!' değil mi?
İşte bu sığlık için diyorum. Halbuki Atatürk'ün Nutuk'unu okuyun bir kez daha. Nasıl derinlik! Şimdi de zamanıdır. Onu çok iyi tanımıyor, bilmiyoruz aslında. Cumhuriyetimiz daha çok yeni, çok genç.

* Toplum sosyolojisini göz önünde bulundurursak?
Atatürk'ün ölümünün 70. yılı. Turgut Özakman 'Çılgın Türkler' adlı çalışmasında şöyle diyor; "Biz henüz Kurtuluş Savaşı'nı tam olarak anlayamamışız. Bu kitabı onun için yazıyorum."

* Neden anlaşılamamış olsun?
Bir tek yerde, bir tek şeyle değerlendirmeye çalışıyorlar Atatürk'ü. Halbuki çok geniş bir perspektif Atatürk. Bugün için Atatürk'ü sevmek yürek ister. Geniş, kocaman, mangal gibi bir yüreğiniz olmalı. Bakın Kurtuluş Savaşı'nda inanılmaz bir şey yapıldı.

* Ama çok film ya da belgesel yapılmadı Kurtuluş Savaşı'yla ilgili...
Evet. Yüzbinlerce film çekilebilir, belgesel yapılabilirdi. Vaka-yı adiyeden sayılıyor artık.

BİZİM TARİHİMİZ
* Yabancıların kendi tarihleriyle yaptıkları çalışmalar insanı imrendiriyor...
Belki yabancı bir yönetmen. Yönetmen yabancı olabilir ama kesinlikle yerli oyuncular.

* Peki, projenize dönersek...
Şöyle bir şey yaptık; Mesleklerinin ilki Cumhuriyet kadınları! İlk Türkiye Güzeli, İlk Dünya Güzeli, İlk Kadın Pilot, İlk Mimar, İlk Sendikacı... Bunları biliyor muyuz? Hayır, bilmiyoruz. Birkaç tanesinin ismini sayamıyoruz bile. Ve Atatürk bütün bu dünyanın oluşması için ilk ilk adım atan kişi. Bütün sözlerini topladık. Nasıl bunlara zaman buldu? Bu sözleri nasıl söyledi? Belli ki aynı zamanda çok önemli bir edebiyatçı Atatürk.

BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ
* Son Büyük Taarruz'un Atatürk kitap okuduğu için geciktiğini dinlemiştim Sunay Akın'dan.
Türkçe-Fransızca çeviri yapanların hatalarını düzeltiyormuş kitaplarda. Tüm bunları bilmiyoruz. Atatürk kadınlara dünyadan çok önce haklar vermiş. Bugün ben oyuncuysam onun sayesinde, onun anlayışı doğrultusunda kadın olarak varlığımı ortaya koyuyorum...

GELECEK KARANLIK
* Farklı bir noktaya mı geldik?
Evet, aydınlık yerlere gitmediğimizi söyleyebilirimAma Cumhuriyet ya da Atatürkçülük ibadete karşı bir şey değil ki... Kadınla erkeği ayırdığınız bir toplumda güven sorunu vardır. Korku vardır orada. Kadının kendi kimliğini bulacağına ilişkin bir korku var. Sosyolojik güvenin az olduğunu bir toplumun ilkel olduğunu gösterir bu. Erkek arkadaşlarım var benim. Korkmalı mıyım? Projemiz var ve Tamer Karadağlı'yla konuştum. 'İstediğin an yanındayım' dedi. Bunun neresi korkulası ki? Toplumun her katmanında her iş alanında buna kafa yorulur mu? Kadın-erkek ilişkileri ne olacak?

* Toplumsal ilişkilerimiz sağlıklı işlemedi galiba?
Evet, işlemedi. Kadını toprağa bağlayıp erkeği ilişkilerin ortasına bırakamazsınız. Eşit bir dağılım gerekir. Eşitlenmeden söz ediyorum. Toplumun bir kesimi bütün ilişkilere hakim olacak diğer taraf seyredecek; olmaz öyle bir şey. Atatürk, kadınının toplum hayatına katılmasının önemini özellikle vurgulamış bunu da dile getirmiştir.

* Kadının toplumsal yeri konusunda bir sıkıntı var
Toplumsal ilişki ağının içinde duruyor olması verimli olduğu anlamına gelmez. Verimli; yani efektif bir yer arıyoruz kadına. Bu arayışın bir sonucu olarak söylüyorum bunları. Geçmişten daha geri bir noktada olduğumuza vurgu yapmak için.

VAR OLMA SAVAŞI
* Nasıl bir nokta?
Çalışıyor olduğunu gördüğümüz kadınların durumları aslında daha vahim bir görünüm sergiliyor. Sanatçı kadın, tiyatrocu kadın, oyuncu kadın, büroda çalışan kadın.. Değişmiyor; herkes çok boyutlu bir geri gidişin sancılarını çekiyor.

* 'Kadınlar toplum hayatından çekiliyor' diyebilir miyiz?
Kimsenin başörtüsüne karşı değilim. Ama bir şeyi anlattığını, bir şeyi değiştirdiğini görüyoruz; toplumsal hayatın içinde bütün varlıklarıyla olabilmelerin önünün tıkandığını görüyoruz. Bütün varlığıyla... Evet bütün varlığıyla! Yöneterek, idareci olarak, kendi doğallığıyla; dikkate alınmak, var olduğunun farkına varmak istiyor kadın.

SANAT ZOR İŞTİR
* Peki, sanat?
Sanat daha çetrefilli bir alan. Kadın olmanın zorluklarını aşacak ve başka bir modeli sunacak topluma. Önce kadın olmanın zorluklarını aşacak. Bizim projemizde daha çok kadının yer almasını istiyorum. Çok daha fazla kadının katıldığı bir proje daha moral katıcı artırıcı olacak. Ve tekrar vurgulamak isterim; kadınlar Atatürk'e benzemek istemeyecekler. Farklı görüntüleriyle Atatürk düşüncesinin taşıyıcısı olduklarını gösterecekler.

* Kadın elinin değeceği yer için mi bütün bu çaba?
Evet. Kadın elinin değdiği yerin nasıl olacağını göstermek için. Ben bir başlangıç yaptım. Benim olarak da kalmasın. Dağılsın ve yayılsın. Başka bir rüzgar estireceğimizi düşünüyorum. Bir şeyi anlatmak gerekiyordu ve Atatürk bir simge oldu. Meksika'daki için Hindistan'daki için Küba'daki için simge olmuş biz de bizim olanın bize, bizim anlattığımız öyküye simge olmasını istedik.