Vahiy'den Gönül'e kitabının yazarı Gürkan Çelebi ile bu dünyanın halleri üzerine konuştuk. Dünya bir kirlenme içindeydi ama ihtiyacımız olanı hâlâ anlayamamıştık....
Bir şifre arayışı mıdır bu kitapta yaptığınız? Secret gibi düşünün. Buda gibi... Hayatın içinden bir yol açılıyor. Oysa bundan 400 yıl önce Kur'an-ı Kerim yol gösterici olarak var olmuştur. İnananlar için en temel başvuru kaynağıdır. Dolayısıyla yaratıcıyla yaratılan arasındaki mutluluk köprüsünün kurulması sonucu ortaya çıkan bir şeydi diye düşündüm. İnsanlar sürekli Rousseau'dan, Kant'tan yapılan alıntıların yanında ve dışında bütün yaşamsal düşünsel ihtiyacımızın Kur'anda var olduğunu göstermek istedim.
* Kitabı bu anlamda dini açılımlar olarak algılamamız mümkün mü? Kesinlikle bunu yapacak insan ben değilim. Ne ayet ne de tefsir yazabilirim...
* Hissiyatınız diyelim mi, düşünceleriniz? Evet, aynen öyle. Bir edebi çalışma saymak gerekir benim yaptığımı... Hz. Peygamber'in de söylediği bir şeyle sınırlamıyorum. Yaptığım Kur'an'ın içinde hayatımıza içkin ne varsa -ya da benim açıklayıcı olduğunu düşündüğüm 40 Hadis üzerinden- onu anlatıyorum. Tamamen Allah'tan gelen mesajlardan söz ediyorum.
YENİ AÇILIMLAR GETİRİYOR * Kur'an-ı Kerim'e bir açılım getirmek değil de tanıklık etmek gibi mi? Ben de birçok Müslüman gibi Kur'an-ı Kerim'i tam olarak anlamamışım.
* E öyle değil midir? Evlerde mutlaka üst taraflarda ve baş üstünde olması salık verilir. Kutsallığından söz etmiyorum. Öyle bir şeyi varsaymadığımdan değil. Günlük kullanımını zorlaştırmış hatta imkansız hale getirmiştir bu düşünce. Halbuki günlük hayatımızın yol göstericisinden bir kılavuzdan söz ediyoruz.
* E bu kadar yer tutmamasının nedeni herkesin dil sorunu yaşaması olarak gösterilebilir mi? E ben de bilmiyorum Arapça. Ama son derece açık mealler var. Özellikle entellektüellerin dinden uzaklaştırma çabalarını da eklemeliyiz buna.
* Nasıl yapıyor entellektüeller bunu? Kur'an-ı Kerim'in bir dogma olduğunu savlıyorlar örneğin.
* Peki Kur'an-ı savunan entellektüeller? Onlarda da sorun var. Özellikle bir kısmında şöyle bir kaygı var; Kur'an çok anlaşılır olursa kendilerine ihtiyaç kalmayacağını düşünüyorlar.
* Sizin Kur'anla ilgili serüveniniz nasıl başladı? Bir ayet çok çarptı beni. Bütün bunalımlarımı, bütün streslerimi, sıkıntılarımı çözebilecek bir işaret var kitapta. Ve tekrarlıyorum Vahiyden Kalbe kitabı kesinlikle bir din kitabı değildir.
* Biraz nereye gittiğimiz sorusuyla ilgili değil mi? Aslında bu soru bir kaos anlamına geliyor. Nereden gelip nereye gittiğimiz sorunu ile ilgiliyim. Yolunun ne olduğunu bilmeyen insan da hayatın karşısına çıkaracağıı sorunlar karşısında yeniliyor. O yüzden herkesin kendisine nereye gidiyorum sorusunu sorması gerekiyor. Soru sorması için de bir şekilde bilinç edinmek gerekiyor.
UYANDIRMA... * Uyandırmak gibi mi? Dikkat çekmek gibi mi? Ben bu kitapta bir S.O.S veriyorum. Her şey çok geçmeden, çok geç olmadan insanlığın kendine gelmesi lazım. Bu uyarının da yaratıcılarının çizdiği yol üzerinden olabileceğini düşündüm. Bu çaba yalnız, kesinlikle günlük yaşamın rotasını değiştirmeye yönelik bir çaba olamaz. Sadece yol göstericinin farkına vardırma çabası olabilir benimki. Bir kez daha vurguluyorum. 40 Hadis'in bende yarattığı hissiyatı anlatıyorum ben. Günümüz modern insanının mutlu olma yöntemlerini yeniden sorgulama gereğine vurgu yapıyorum.
* Pir-ü pak bir dünyada yaşamıyoruz... Evet. Bir kağıdı ortadan ayırın. Eğriyse bunu görmezden gelemezsiniz. Bunu görmek gerekir. Böyle bir şey önerdiğim.
* Varlık sorunsalına girelim biraz. İnsanlar varsıllaştıkça erdemlerini mi kaybettiler? Evet. Bence varsıllaştıkça özlerinden uzaklaştılar. Yörüngesini kaybetti insanlar. Onların yaptıklarını doğru ya da yanlış diye değerlendirmemiz diye bir şey söz konusu olamaz.
* Bir kategoriye bile koyamıyor muyuz insan davranışlarını? Yolunu kaybetmiş insanlığa ne derseniz deyin, faydasız. Sadece yol göstericinin ışığında iyiyi bulabilirler.
İNSAN HATA YAPAR * Bir kirlenmişlik çukurunda mı yaşıyoruz? Bence öyle. Ancak kimimiz az, kimimiz fazla battık çamura. En temizim diyenin bile paçalarına çamur bulaşmıştır. Biz hayatı bir kere stabil hale getirmeliyiz. Bizim sorumluluklarımız var. Gelecek kuşaklara karşı sorumluyuz. Bizim taşıdığımız emanetin üzerine oturacak, onunla yaşayacak bir insanlık var.
* Ve fakat insanın hataları olur... Elbette olacak. Anlattıklarım steril ve sıfır hatalı insan değil elbette. Müthiş bir kapris ve böbürlenme içindeyiz. Bakın karşınızdaki insanı eziyor, onu perişan ediyorsunuz ve içinizde bir gram pişmanlık taşımıyorsunuz.
* İki cihan bedbahtı her kim gönül yıkar ise.. Evet, aynen doğrudur. Bakın Amerika'nın kendini merkeze koyup yürümesi, hiçbir değere önem vermemesi insanlığı ne duruma getirdi! Milyonlarca çocuk öldü.
İNSANIMIZ HARİS * Bu ben merkezcilik günlük ilişkilerimize nasıl yansıyor? Sizin bir gram ilerleyecek durumunuz varsa bunu engellemek için ne lazımsa yapıyorlar örneğin. Harislik var insanda. Tıka basa yemek yiyorsunuz ama bir dilim ekmeğinizi paylaşmaya yanaşmıyorsunuz. Halbuki bu yapılabilse bir sürü şey düzelecek. Bunu yaparsanız biliyorsunuz ki aç kalmayacaksınız ama siz öyle bir kibir içindesiniz ve başkasını düşünmez bir hava içindesiniz ki...
* Peki o yemeği yeme olanağı olanlarla olamayanlar birlikte var olacaklarsa... Deniz yıldızı hikayesi gibi. Sorunu tümden çözmez ama birini kurtardım dersiniz. Birine iş vermek bütün işsizliği gidermez, ortadan kaldırmaz ama işe aldığınız insanın problemini giderir. Hasta birini tedavi ettiriyor olmanız bütün sağlık sisteminin sorunlarını çözmez ama o insanın sağlık problemini çözer. Bunun arttırıldığını düşünün.
* Ve büyük sabır gerekiyor değil mi? Sabır ve oturmuşluk gerekiyor. Sizde bir oturmamışlık varsa, hayatınız yalan dolandan ibaret ise riyakar iseniz bir itabarınız olamaz ki...
ÖNCE SABIR * Sabır sınavından geçmek... Gülü gülle tartmak mesela... Bize özgü bir tarz önerisi de aynı zamanda... Gül peygamberimizi anlatan bir simgedir. Aşkı anlatan bir simgedir de. Gül, sevgiliden sevgiliye en güzel hediyelerdendir. İnsan doğasına uygun şeylerin iyiyseler nasıl insan doğasında buluştuklarını görüyorsunuz. Kendi bünyemize uygun formüller bulmayı önemsiyorum o anlamda. Bizi anlatan, tarif eden, yol gösteren...
* Siz kendinizi bu tariflemenin içinde nereye koyuyorsunuz? Ben sırça köşklerde ortamı tariflemeye çalışan toplum mühendislerinden değilim. Bir kere taa içinden geliyorum yaşadığımız toplumun.