Taksim'de ne gördüm?
Kalplerde karanfil kokusu, hissiyatlar şelale. Gözlerimiz zafer yalımı, yüzümüz güller gülistanlar bahçesi. Sevdamızın, tutkumuzun ana sütü helalliğinde keyfi ve bir koca milletin kocca bir mutluluğu fert fert taksim ettiği Taksim Meydanı. Dedesi, ninesi, bebesi, kadını, kızı, kızanı, askeri, sivili, başı bozuğu, türbanlısı, pankçısı, rakçısı, sağcısı, solcusu, ülkücüsü, türkücüsü, polisi, zabıtası tekmili birden Taksim Meydanı'nda hançere patlatıp, inanç infilakları bezemekle meşgul.
HER KÖŞE AYRI Fotoğraf makinemi nereye çevirsem bir tarihi fotoğraf şansı, mikrofonu kime uzatsam bir mutluluk tiradı var. "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözü bir kez daha olağanüstü görkemli bir vecize olarak teyit oluyor, içler sevinçle doluyor. Davullar, zurnalar, klarnetler, darbukalar, trampetler, kavallar, kaynana zırıltıları. Her ayrı köşede halaylar, horonlar, üçayak sekme, kasap havası.
HAYDİ... Anlat anlat bitmez bir mucize gece, bir tarifsiz başarı ortaklığı. Eğlen be Türkiyem, hakkındır, senindir bu gece. Eğlen, coş, koş, atıl, bağır, çağır, haykır sevin, sevin TÜRKİYEM.
Savaş Ay
|