'Sabah çayında bir aşık sevgilisine sordu. 'Kimi daha çok seviyorsun, kendini mi yoksa beni mi?' Başımdan ayaklarıma kadar sen oldum ben, tepemden tırnağıma kadar senim ben, adımdan başka hiçbir şey bana ait değil. Var olan sadece sensin bende. Ben yok oldum, tek bir sirke damlası gibi, bal okyanusunun içinde...' Rumi
Böylesine güzel tarif edilebilir mi sizce aşk? Aşkla yatıp, aşkla kalkanlar vardır. Tanrı aşkıyla, doğa aşkıyla, çocuk aşkıyla, vatan aşkıyla, iş aşkıyla... Yaşama aşık aşıklar vardır. Ve tüm aşıklarda ortak tek bir şey vardır: Her neye aşık olurlarsa olsunlar, gözlerindeki parıltı ve ışık, kalplerindeki heyecan hep aynıdır. Özgür yaşamlarımızda ne kadar mutlu, ne kadar aşık, ne kadar cesur olduğunuza hiç göz attınız mı? Yoksa hep başka hayatları mı röntgenliyorsunuz?
Sizce çok mu can sıkıcı olur bu göz atma? Ya da umut verici? Belki de Cuma günü karnelerini alan çocuklarımızın karnelerine bakıp onların aldıkları iyi notlarla gurur duymak, kötü notları yüzünden onlara bağırıp çağırmak, onların zaten korku ve mahcubiyetle dolu yanan yüreklerini yumruklamak yerine, kendi yaşam karnelerimizi mi doldursak? Acaba çok mu kötü notlarla dolu bir yaşam karnemiz olurdu? "Hadi büyükler tahtaya" kampanyasını başlatıyoruz bugün. Kaçımız hayat dersimizi en iyi şekilde çalışıyoruz? Ne kadar risk alıyoruz? Cümle ahlak derslerini sure ve ayet ezberlemekten öteye götüremeyen, hoşgörüyü, yardımseverliği, dürüst ve erdemli insan olmayı unutan, çocuklarımızı sürekli yeren, onlara kızan, bağıran, trafikte, iş yerinde, sinemada, yolculukta, lokantada, evimizde mutsuz ve suratsız insanlar topluluğu haline mi geldik acaba? Bugün birçok genç ve cesur yürek; üniversite sınavlarına girdi. Birçoğu aşkla çalıştılar yaşamdaki ideallerine, umutlarına, hayallerine kavuşmak için. Kim bilir kaçı sevinecek? Biz 'BÜYÜKLER' ise kazananlar için sanki kendimiz kazanmışçasına gurur duyup, sevinç çığlıkları atacağız, mutluluk gözyaşları akıtacağız. Kaybedenler için ise evlatlarımızdan daha çok utanacağız, konukomşuya rezil olduk duygusuna kapılıp çocuklarımıza küseceğiz belki de...
UMUTLARI ALMAYIN Ey 'BÜYÜKLER', büyüklük yaştabaşta mıdır, yürekte midir acaba? Bana sorarsanız; yüreği büyük anababalar her şeye rağmen evlatlarını kucaklamayı bilecek. Peki, siz hangi tarafta olmak istersiniz bugün? Her şeye ve herkese rağmen aşkla evlatlarını kucaklayanlardan, kendi yaşam karnesini cesurca doldurmasını bilen 'BÜYÜKLER'den mi? Yoksa devekuşları gibi yaşamını sürdürmeye devam eden, yüreği sadece anatomik anlamda dakikası bilmem kaç atan, birkaç ana damarla beslenen, istenirse sakatat olarak da satılan kırmızı renkli bir kalp mi?
Ve 'büyüklere son söz; kimseden umutlarını almayın! Sahip oldukları tek şey bu olabilir. "Haydi büyükler tahtaya", yaşam karnelerinizi doldurmaya...
***
Babacığım, 'seni seviyorum' diyebildiğim için, gülen gözlerinle bana yaşam sevinci verdiğin için, iyiliğin ve ahlakınla örnek olduğun için, emeğinle beni bugünlere getirdiğin için sonsuz teşekkürler... Babalar Günü'nüz kutlu olsun...