Yaz yaklaştı, tatil planları yapılmaya başlandı. Bir kısım ise çoktan yaptı bile... Ama bu kararsızlık dönemini iyi bilen seyahat firmaları hemen hemen bütün gazete ve televizyonları parselledi. Özellikle gezi programlarında bikinili ablalar boy gösteriyor. Tatil mekanları arasında tabii ki Bodrum başı çekiyor. Magazin muhabirleri çoktan yollara döküldü bile... Bodrum'un ardından Çeşme ve Alaçatı geliyor. Geçtiğimiz haftasonu Çeşme'deydim. Hem iş hem de nostalji derken yolum tabii ki Alaçatı'ya da düştü.
HUZUR YOK! Düşmez olaydı... Alaçatı daha 'küçük Bodrum' olmadan da sık sık gittiğim küçük ve şirin bir kasabaydı. Henüz medya tarafından bu kadar şişirilmeden önce de İzmirliler'in yolları yüzünden tercih etmediği Alaçatı'nın içler acısı durumunu görünce yine sinirlendim. 'Yine' diyorum çünkü bu hayal kırıklığını hemen hemen her sene yaşıyorum. Ekrana yansıdığının aksine Alaçatı'da huzur bulmak oldukça zor. Çünkü hiç bitmeyen inşaatlar Haziran ayına yetişmediği için her taraf toz toprak içinde. Hadi bu bir tarafa Alaçatı'nın yolları her yıl daha da kötüleşiyor. Milyon dolarlar harcanarak yeni mekanlar ve oteller açılıyor. Ama ne hikmetse kimsenin aklına yolları asfaltlamak gelmiyor.
YOLLAR YAMALI O ekranda izlediğiniz sörf yapılan plaja gitmek için her türlü tehlikeyi göze almanız gerekiyor. Yerlere dökülen ancak üzerine asfalt atılmayan mıcır, arabanızın her yerine fırlıyor. Hele motorla gittiyseniz kafanızı gözünüzü yarmamanız imkansız.
Yama yama görünen yollar henüz denizi bile görmeden pişman olmanıza yol açıyor.
Ekranda izlerken 'cennet' gibi görünen bu küçük kasabanın durumu çıplak gözle böyle görünüyor. Bu kadar reklam, bu kadar tantana yapılacağına keşke önce alt yapı sağlansa... Çek, kes, montajla taktiği ile tatilciler kandırılmasa... Ve ülkemize yurt dışından turist çekip Çeşme'yi kalkındırabilecek bu kasabaya gereken önem verilse...