Futbol hiç bilmesenizde biraz seyrettiğinizde aklınızın erebileceği basit bir oyun ama çok deneyimli olduğunu düşünenlere bile hergün farklı bir şeyler öğretebiliyor. Zico gibi yıllarını futbolun içinde geçirmiş bir futbol adamı Kezman'ın Ankaraspor maçında kaçırdığı penaltı sonrası sahaya müdahale edememesini hata olarak nitelendirirken "yaşadıkça öğreniyoruz" demişti. Galatasaray'ın bu yıl yaşadıkları, ulaştığı bu nokta hiç bir kimsenin tahmin edebileceği, hiç bir büyük kulübün yaşayabileceği bir olay değil. Şüphesiz büyük bir başarı. Bunda büyük özveriler, büyük emekler var. Ancak yaratılan hayal aleminin Galatasaray'ı yönetenleri yanıltmaması gerekiyor. Başarıyı birilerine maletme yarışını izliyoruz.. Adnan Polat ve Adnan Sezgin'in kararlılıkları, Hasan Şaş'ın konuşmaları, Hakan, Okan ve Haldun Üstünel'in futbolcuları motive etmeleri, Cevat Hoca ve ekibin başarısı vs .vs...
***
Tabii ki konuşmalar yapıldı, katkılar sağlandı ama başarının asıl sahipleri sahada mücadeleyi yapan, takıma herşeyini verenlerindir. Bence bu yıl Servet, M.Topal, Arda, Ayhan, Ümit Karan, Emre bu şampiyonlukta herkesten daha önemli isimler... Sonuçta Kalli'nin getirilişi, uygulamaları seçiminin ne denli hatalı olduğunu gösteriyor. Onun yollanmasından sonraki süreç ise bir sıkı yönetim dönemiydi, kriz yönetimi uygulandı. Kısa süreli duygusal bir ortam oluştu, ortak menfaat birlikteliği sergilendi. Uzun süreçlerde bu konsantrasyonu yakalamak, bu kadar karmaşık bir bir organizasyonla başarıya ulaşmak mümkün değildir. "Ahçının çok olduğu yerde yemeğin tadı tuzu olmaz" sözü bu gibi durumlara güzel uyan bir sözdür. Başarı için asıl olan sistemdir. Görev tariflerinin iyi yapılması ve herkesin kendi işine konsantre olası esastır. Bu anlamda Teknik Direktör çok önemlidir. Yeterki siz iyi seçim yapın ve takımın ruhuna uygun bir ismi getirin.