Gecenin içinde karınca gibi, üstüne basılsa kimsenin anlamayacağı bir karartı gibi... Seni sayıklıyorum. Yoksun! Sılayı gurbet ediyor olmayışın. Yoksun! Yokluğuna inandıramıyor beni apansız gidişin. Bedenime çöken acına deva; şarkılarda, şiirlerde teselli arıyorum.
Ve o karanlık saatin, dönmeyeceğine delil zifir noktasında, Erzurumlu şair İsmail Bingöl, cinayeti en olmadık zamanda çektiği mısra kılıcıyla işliyorÖlmüyorum. Şiir kana bulanmaktan, ben mısraların 'gelmeyeceğini ilan eden' delirtici hüznünden kurtuluyorum. Ölmüyorum; evet! Hayatta kalışım soluk almaktan öte işe yarıyor; hayır!
"Bu bir akşam türküsüdür / İner kalbine ağır ağır siyahın / Anlatır macerasını / Sessiz ve kendince yaşayanların...
Bu bir hasret türküsüdür / Ağlatarak iner gecenin bağrına / Yeni birilerini daha yoldaş kılar / Vuslatı yok sayanlara" Yoksun, şairler bilmeden yokluğunu anlatıyorlar. Olmayışın, üzerine derin sükutlar olsun istiyorum. Kimsesiz kaldığımı şairler bilmesin, usulca bilinmeze erişeyim diyorum. Biliyorlar! Aşk sokağında tek başına gezenin, mecnun olduğundan şüphesi yok şairlerin.
"Bu bir gurbet türküsüdür / Uzar gider yankısı uzaklara / Darmadağın eder haber bekleyen yürekleri / İki damla gözyaşı olur en sonunda"
Delirtici bir yalnızlığın ortasında kaldım diyemem. Belki gidişinle yalnızlığa mahkum edebilsem kendimi, yürek atışlarımı adım bilip, giderdim delirtici dedikleri yalnızlığın koynuna. Giderdim ve giden olurdum ben de senin gibi.
Oysa mıhlanmış gibi kıpırtısız bekliyorum. Gelir de bulamazsın diye değil, 'gelirdesi' düşlerin en saçması biliyorum. Elbet bir şey daha biliyorum; hayal, düş, hülya olman mümkün, ancak karabasan olmana ihtimal vermeyecek kadar seni tanıyorum. Seninle ilgili söylensin istediğim sözleri aklımda toparlamak istiyorum. Senin hakkında söylemek istemediklerimi, şairler bile bilsin istemiyorum. Sussun asırlar boyunca kimsesizliğin kül kokan tadını bilenler. Sussunlar ve aşk yaşadıkça, yaşıyor olduklarını sansınlar.
"Bu bir sevda türküsüdür / Asırlardır söylenir, hep söylenir dillerde / Yaşadıkça insan, yaşadıkça aşk / Söylenecek hep söylenecek / Bundan böyle de"
Gidişinle birlikte efsane olsun istemiyorum aşk! Dönüşüne havai fişekler fırlatmak daBen seninle usulca kıvrılıp ıssız bir kuytuluğa, sonsuza kadar, sensiz kalmanın olmadığına emin olmak istiyorum. Efsane olmak istemiyorum, sensizliğin şöhretinde aşka caka satmak olmadı hiç niyetim. Gözlerimi gamzeli yanaklarına dikip, pamuk ellerinin içinde, nasır tutmuş parmaklarımın acısını dindirmeyi düşlüyorum.
Döneceksin değil mi lalezarım... Dönmezsen, hazan olur senden sonraki ömrü yalanım.