Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Hakkı Yalçın'la yaptığı söyleşide çok özel açıklamalarda bulundu. Süper bir transferin müjdesini veren Yıldırım, "İsmini veremeyeceğim çok önemli bir forvetle görüştük ve anlaştık. Gelmiş geçmiş en önemli transfer olacak" dedi. Sevilla'yı mutlaka eleyeceklerini de iddia eden Yıldırım, Fenerbahçe'nin 5 milyar dolarlık bir kulüp olduğunu söyledi.
***
Bir dünya yıldızıyla anlaştım
Bugüne kadar Alex, Ortega, Kezman Roberto Carlos, Hooijdonk gibi çok önemli isimleri kadromuza kattık. Önümüzdeki sezon için sırada öyle biri var ki, geldiğinde yer yerinden oynayacak.
Olmaz diye bir şey yok. Ronaldo'yu alabilirdik ama maliyeti ve kulübüyle mukavelesi nedeniyle girişimde bulunmadık. Ama gazetelere göre biz Ronaldo'yu getirdik evde sakladık...
*Fenerbahçe'nin sadece halka arz etmiş olduğu Sportif A.Ş'nin değeri 1 milyar dolar. Gerçek değeri ise 5 milyar dolar
*Gazete okumuyorum, sadece Fenerbahçe TV'yi izliyorum. Şahsımla ilgili bir şeyi affederim ama Fenerbahçe ile ilgili yanlışı asla...
*Düşünsenize medya bile "Küfür bizim geleneğimizde var" diye manşet atıyorsa, o ülkede küfür nasıl biter. Bu düşünceden sıyrılmak gerek.
Zamanı anıtlaştıran adam. Çocukların beslenme çantalarına "ekmek arası küfür" koyanlara posta koyan kulüp başkanı. Fenerbahçe'nin büyümesini desteklerken, aslında rakiplerini de kendi hizasına çekmeye çalışan hizmet adamı. Cumartesi günü 10. yılını kutlayacak olan, Aziz Yıldırım'la, 10 yıllık görkemli festivalin, iyi kötü günlerini konuştuk. Gelecek günlerin kapısını da çalarken..."10. yıl hayırlı olsun" diye açtım kapıyı, gözlerinin içi gülüyordu. Kulüp başkanlığında onun adını kutsal ve anlamlı kılan o kadar çok şey varken, "10 yılda sizi en çok mutlu eden neydi?" diye sordum. Beklediğim karşılığı aldım. "Şu anda Fenerbahçe'nin gelmiş olduğu pozisyon." "Değeri 1 milyar dolar olan kulüpten bahsediyoruz" dedim de, o güzelliğin bilinen mimarisinin dışında, bilinmeyen ederini de koydu ortaya. "Yoo" dedi, "Fenerbahçe'nin değeri şu anda 5 milyar dolar. Fenerbahçe'nin sadece halka arz etmiş olduğu Sportif AŞ'nin değeri 1 milyar dolar." İçimden geçenleri yakaladı. "Hakkıcım" dedi, "Dün Alex bana geldi. Konuştuk, sohbet ettik. Alex'i transfer ederken söylemiştim zaten. 2010 yılında Avrupa'da patlayan ve her yıl Avrupa'da söz sahibi olan bir Fenerbahçe yaratmak istiyorum diye. Alex, 'Bu olayı erken yarattık' dedi. Fenerbahçe takımı çok kaliteli bir takım. Avrupa'daki başarı gerçeğini de o kalite öne aldı zaten." Sorularımın bir yanı gelecekte, diğer yanım 10 yıllık dökümdeydi. "10 yıl içinde en çok neye üzüldünüz?" "Çok şeyler oldu tabii. Futbol nankör bir şey. Çünkü hiç kimse sadece sporun ruhuyla ilgili değil. Örnek veriyorlar, İngiltere'de böyle, Avrupa'da şöyle diye. Avrupa'da hoşgörüyle bakılan futbolu bize örnek verenler, bizim ülkemizde hoşgörüyle bakmıyor. O yüzden kazanırsan mutlusun, kaybedersen üzgün. Ben üzülmesem de üzdüler beni." Sonuçlara ayarlı hüzün mönülerine itiraz etme hakkımı kullandım. "Bu gerçeği değiştirme şansımız var mı?" Bıçak gibi kesip attı. "Asla yok. Düzenin içine işlemiş. Bir Aziz Yıldırım, bir Hakkı Yalçın bunu değiştiremez." 10 yıl içinde hiçbir pişmanlığı yok. Ondaki sevdayı bilen biri olarak, yeni devre davetiye bastırdım. "İkinci 10 yıla hazır mısınız?" "Onu bilemem" dedi, "Bir yıl sonra kongrenin vereceği karara ve o günün şartlarına bağlı." Rotayı başka yöne çevirdi. "Bak Hakkıcım" dedi, "Aziz Yıldırım'ın Türk futboluna yaptığı en önemli şeylerden biri şu. Eğer Fenerbahçe Kulübü'ne, Ali Koç gibi biri gelip yönetici oluyorsa ve işadamları, müteahhitler, değerli insanlar bu yönetimde bulunuyorsa, Türkiye'de yeni bir model oluşmuştur. Geçmişte, birikimleri olan değerli insanlar, kulüplere gelmeye korkuyordu. Bugün artık bu düşünce yok. Bana göre en büyük hizmetlerimden biri budur. Ama kimse bunu göremiyor.." Gerçeklerin ışığını görmüş olmalıyım ki, "Geleceğin futbol dünyasına para mı hükmedecek?" diye bir soru yönelttim. Beklediğim gibi cevaplar aldım. "Spor kulüpleri gelecekte çok önemli hale gelecek. Bugünkü hakimiyet UEFA ve FIFA'da... Ama gelecekte kulüpler UEFA ve FIFA'ya da hakim olacak. Kulüpler marka olarak da, ekonomik olarak da çok güçlenecekler. O zaman, bu yeni dünya düzeninde bizim Türk takımlarının da yerini alması gerek. O yüzden bizler hem sistemimizi değiştireceğiz, hem Şenes Erzik gibi insanları UEFA'nın, FIFA'nın içine sokacağız. Federasyonun yanlışlarından dolayı, bizler bu kurumlarla çok sağlam ilişkiler kuramadık. Avrupa'da başarı isterken, biraz da sempatik yüzümüzle bu başarının kapısını aralamalıyız. Hakemler bizi tutmayacak ama en azından düşman olmayacak. Yanlışları iyi ilişkiler önler." Ben de Fenerbahçe'nin hafif yaralı yönüne çektim Aziz Yıldırım'ı... "Fenerbahçe'nin gelirinin büyük bir kısmı, yabancı transferlere gidiyor. Neden alt yapıya gereken değer verilmiyor?" Derin bir oofff çekti. "Alt yapıya 2 trilyona yakın para harcadık. Ama Türkiye'nin en büyük sorunu eğitim. Sana bir örnek" dedi. Başladı anlatmaya. "Bundan bir ay önce Murat Özaydınlı ile Fenerbahçe'nin 12-14 yaş grubu maçına gittim. Büyükşehir Belediye ile oynuyorlardı. Maçın bitmesine 10 dakika var, bizim takım 1-0 galip. Büyükşehir'den bir oyuncu kırmızı kart gördü. Bizim antrenör santrforu çıkardı, yerine orta saha oyuncusu aldı. Birkaç dakika sonra onlardan bir oyuncu daha kırmızı kart gördü. Son 5 dakikada bizim hoca forvete bağırıyor, 'geri gelin' diye. Maçtan sonra hocayı çağırdım. 'Hoca' dedim, 'Biz burda yetiştirici miyiz, yoksa sadece maç kazandırmaya mı oynuyoruz. Rakip 9 kişi kalmış, sen planlı olacaksın ve o çocuklara öğreteceksin. Yenilsen ne olur, berabere kalsan ne olur. Ama sen sistemi oturtacaksın. Onların başındaki Şenol Çorlu'yu çağırdım, 'önce bunları eğiteceksin' dedim. Bu tek maçlık ders kitabının ardından, ben de sözümü esirgemedim. "Sizin de böyle bir gerçeği görmeniz için 10 yıl geçmesi gerekiyormuş!" Savunması hazırdı. "Bunları kulüp başkanlarından önce federasyonun ele alması gerekir. 15 günlük kurslarla bu mesele halledilecek mesele değil. Bunları bir yıl boyunca kursa alacak, paraları buralara harcayacak." Türk takımlarının klasik yanlışlarından birinin üzerine gittim. "Ani transferlere..." "Büyük kulüpler gelecek sezonun transferlerini şimdiden bitirmiş oluyor. Siz düşünce devrimi amaçlayan biri olarak, gelecek sezon için neler yapıyorsunuz?" Fenerbahçe'nin hedeflediği devrimin belirgin bir izi vardı, verdiği cevapta. "Bir isimle görüştük ve anlaştık. Gelmiş geçmiş en önemli transfer olacak. İsmini veremem ama bir forvet oyuncusu..." "Sen şimdi bunu yazdıktan sonra, gazeteler de sezon sonuna kadar 100 tane forvet oyuncusunu yazar durur" dedi. Aziz Yıldırım'ın sıkıntılarından biri, transfer haberleri. "Şimdi bu haberleri yalanlamayıp, ne yapayım. Benim bir transfer hakkım var, bir bakıyorum 50 isim yazılıyor. Yazılan isimleri ben bile duymamışım. Yönetici arkadaşlara soruyorum, siz tanıyor musunuz, nerde oynuyormuş bu adam diye." Aylarca yazılıp çizilen Ronaldo'nun transfer gerçeğini, yetkili bir ağızdan duymak istedim. "Ronaldo'nun transferi için bir girişimde bulundunuz mu?" "Hayır, böyle bir girişimde bulunmadık. Ama gazetelere göre getirdik, evde sakladık." Devam etti. "Ronaldo'yu aldığınız zaman maliyete bakmak gerek. Ayrıca mukavelesi var. Bunu Fenerbahçe bütçesi kaldırır mı, kaldırmaz mı. Bunlar hesap işleri. Uymadı." Yerli futbolcu sergisine davet ettim Aziz Yıldırım'ı... "Türkiye'de Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'dan başka takımda görmek istediğiniz yerli futbolcu var mı?" "Bugün alalım da, Fenerbahçe'de, Galatasaray'da Beşiktaş'ta banko oynatacağım dediğin oyuncu var mı? Bana göre yok. Galatasaraylı Arda iyi oyuncu ama alamazsın, vermezler."