Bul karayı al parayı
Bir kere daha Fenerbahçe Ülker'in "efesyener" özelliğini göz ardı ederek son derbide Efes'i açık ara kazanacak sanarak yanıldım. Efes Pilsen, amiyane tabiriyle, Fenerbahçe karşısında tırsıyor. Koç Tanjeviç'in Blatt karşısında geldiğinden beri aldığı üçüncü galibiyet oldu. Hem de maçtan sonra attığım "Muhteşem Süleyman" başlığına layık oynayan Willie Solomon'u oyuna sokup çıkarmada, yanına alıp kırılma noktasında sokmasıyla, Blatt'ın yenilgiyi getiren kombine alan savunmasında ki ısrarına karşı oyun kurucusuz oynama riskini alışıyla geçmiş günlerini hatırlatan koçluk becerisi sergileyerek kazandı maçı Tanjeviç. Farkındaysanız koça kazanınca Tanjeviç diyorum, yitirince Bogdan oluyor. Oyunun özünde bu yatıyor; kazanan haklıdır, kazandığın sürece eleştirilerimizin tacı başındadır. Oyunu kötü yönetip takımının maç kaybına yol açınca da eleştirilerimden nasibini alıyor koç. Tabelalar iyi oynadı, iyi yönetti yazmaz. Bu skoreboard eleştirmenliği değil hakikatin teslimidir. Basketbolumuzu kıskacına alan karaların hakimiyeti (siyah yabancı oyuncuların bizimkilerden fazla süre alıyor oluşu) bu derbide bir hayli dengedeydi ama bu gerçeği değiştirmez; Basketbolumuzukaralarbastı. Bakınız.. Son Karşıyaka, Beşiktaş maçı. Sahada oluşan sayıların %80'ini siyahlar attı ve eski Tophane deyişiyle iyi karayı bulan parsayı topladı. Şimdi bu gerçeğe ligin kalitesi ve heyecanı artıyor, karalar takımlarımızı Avrupa'da zirveye taşıyacaklar diye sevinmeli mi? Yoksa alt yapı ve Türk oyuncuların yetişmesi tehlikeye giriyor diye üzülmeli miyiz? Tek yazıda bunun yanıtını veremem. Önümüzde ki günlerde bunu çok tartışacağız. Karalar güzel basketbol seyrettirsinler gerisi Allah kerim.