Etkileyici güzelliğinin ardında ayakları yere basan bir genç kadın var. Memleketinde ama sılada bir oyuncu Fahriye Evcen....
Reşat Nuri Güntekin'in ölümsüz eseri 'Yaprak Dökümü'nün asi kızı Necla... Güzel, zeki ama yanlış kararların kendini sürüklediği hayatta umutsuz ve çaresiz... Fahriye Evcen'le başarıyla canlandırdığı 'Necla' karakterini ve yeni filmi 'Cennet'i konuştuk...
* Almanya doğumlu musunuz? Evet, orada doğdum ve büyüdüm.
* Kültürler arasında geçiş zor oldu mu? O zorluk yaşanmayacak gibi değil. Oradan buraya gelen hem oyuncu hem de sektör dışından arkadaşlarım var. İster istemez zorlanıyoruz. Çünkü çok farklı iki ülke. Geçiş yapmak hiç de kolay olmuyor. Almanya'da yetişmiş bir Türk olarak, Türkiye'ye uyum sağlamak kolay gibi görünse de, değil aslında...
* Ne gibi farklar var? Aslında en büyük fark, alışmış olduğunuz düzen ve disiplinden uzaklaşmak. Onları bırakıp burada yeniden bambaşka bir şeye başlamak...
* Almanya'daki yaşamdan sonra tam anlamıyla 'Türk ailesi' diyebileceğimiz bir ailenin asi kızı rolüne büründünüz. Aradaki benzerlikler ve farklılıklar neler? Alman ailelerinde gördüğüm insan ilişkileri çok farklıydı. Daha mesafeli ve katı. Ama Almanya'daki Türk ailelerin aslında Tekin Ailesi'nden çok büyük bir farkı yok. Çok sıcak ilişkiler yaşanıyor Necla'nın ailesinde. Aslında benim ailemle de benzer yönleri var, çok uzak değil.
* Sizin ailenizde ilişkiler nasıl? Ben de çok kalabalık bir aileden geliyorum. Üç ablam var, dört kardeşiz. Bizde anne-babanın yeri ayrıdır. Otoriter bir tarafları vardır annemin ve babamın. En önemlisi onlara çok saygı duyarız. Sıcak ilişkilerimiz vardır. Ama onun dışında bambaşka bir hayat yaşadım, 'Yaprak Dökümü'yle kıyaslanamaz.
DIŞARIYA KAPALILAR
* 'Yaprak Dökümü'ndeki aile içi bağlılık insanı biraz da yalnızlığa itiyor mu sizce? Anne-baba çocukları kapatır. Yasak koyma ya da kısıtlı izin verme gibi durumları bir çocuğa küçük yaşta uygulandığınızda psikolojisini bozabilir. Çocuk kendine güvenemez. Tekin Ailesi'nin çocukları da öyle. Dışarıya kapalı bir aile Tekinler. Bu biraz da Trabzon'dan İstanbul'a göç etmelerinden kaynaklanıyor.
* Siz de Türkiye'den Almanya'ya göçtünüz, baskı yaşadınız mı? Almanya'da böyle yaşayan çok fazla insan var. Benim kendi arkadaş çevremde daha az. Mesela 40 sene önce kırsal kesimden oraya göç edip 1-2 adımdan daha fazla ilerleyememiş aileler var. Anne-babalar, büyükler var. Bunlar eskiden nasıl yaşadılarsa, çocuklarını da aynı şekilde yaşatıyorlar. Benim annem- babam asla hiçbir şeyimi kısıtlamadılar. Ama kontrolü de elden bırakmadılar.
İKİ KÜLTÜRÜ DE TANIYORUM
* Özgürlük size neler kazandırdı? Hem kendi kültürümü ve dilimi, hem de Alman dili ve kültürünü öğrendim. İki tarafı birbirine hiçbir zaman karıştırmadım. Ama kendi gelenek ve göreneklerimi de terk etmedim. Türk aile değerlerini asla kaybetmedim.
* Türkçenizi nasıl korudunuz? Türkçeyi çocukluğumda da kötü konuşmadım. Çünkü 4 yıl Türkçe eğitimi aldım. İlkokuldayken haftada bir gün derse gittim. Hem dil eğitimi aldım, hem biraz Türk edebiyatını hem de Atatürk'ü tanıdım.
* Aileniz nerede yaşıyor? Almanya'da yaşıyorlar. Annem sık sık gelip gidiyor benim yanıma.
* Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor muydunuz? Asla düşünmüyordum. Aklımın ucundan bile geçmezdi. Babam her zaman 'Kendinizi kısıtlamayın, biz nasıl 35 sene önce Almanya'yı hiç bilmeden kalkıp geldik, siz de bir yerlere yerleşebilirsiniz' derdi. O zaman bile 'Ben burayı çok seviyorum, gitmem' derdim. Türkiye'de asla yaşayamam diye düşünüyordum. Şimdi buradayım ama Almanya ile bağım kopmaz.
* Oyunculuk nasıl başladı? İki sene önce Türkiye'ye geldim ve tesadüfler sonucu televizyona başladım. Açıkçası hiç düşünmemiştim. Lise dönemimde tiyatroya gittim, araştırmalar yaptım. Amatör eğitimim dışında tiyatronun her şeyini öğrenmeye çalıştım. Makyajından tutun da sahne arkasına kadar...
HİÇ AKLIMDA YOKTU...
* Konservatuar eğitimi almayı denediniz mi? Konservatuar okumak istiyordum ama Almanya'da çok zor olduğunu gördüm. Türkiye'den çok daha farklı bir durum sözkonusu. Mesela sadece İstanbul'da üç tane konservatuar var, tüm Almanya'da ise birkaç tane. Bunlar beni korkuttu. Ben de ikinci ilgi alanım olan sosyoloji-psikolojiye yöneldim. Şu an okulumu dondurdum ama bu branşlarda eğitim alıyorum.
* Oyunculuk ve Türkiye nasıl kesişti? İki sene önce Oya Aydoğan ile tanıştım. Oya Hanım bana 'Televizyonda çalışmak ister misin?' diye sordu. Üstelik benim bu ilgimden haberi yoktu. Büyük bir rastlantı oldu.
* Hayaliniz gerçek olmuş, hemen kabul ettiniz herhalde? Günlerce düşündüm. Ailecek bu konuyu tartıştık. Çünkü orada üniversiteye başlamıştım. Hakikaten çok korktum. Bir de korktuğum başıma geldi. Çünkü asla Türkiye'ye gelmeyeceğimi düşünüyordum. Burası benim için sadece 'tatil ülkesi'ydi. Ama en sonunda çok istediğim bir kapının açıldığını düşündüm, başlangıcı Almanya yerine Türkiye'de yaptım. Okulumu bir iki sene dondurup şansımı denemeye karar verdim.
'OLACAĞI VARMIŞ' DİYORUM
* Kaç yaşındaydınız bu kararı alırken? 19 yaşındaydım. Çok ince ince hesapladım. Okulu bitirip sonra gelmeyi bile düşündüm. Ama geç olmasından korktum. Her şey çok yerli yerinde ve zamanında oldu benim açımdan.
* Kader ağlarını ördü yani... Kesinlikle... 'Olacağı varmış', ben durumuma böyle diyorum. Yer ve zaman planladığım gibi olmadı ama bir yerden başladım.
* Üstelik zor bir rolle başladınız. Yaprak Dökümü'nün kötü kızı Necla... Necla sizi zorladı mı? Necla karakterini taşımak çok zor. İnsanların içine karıştığımda herkes bana Necla gözüyle bakıyor. Türk seyircisi kendini çok kaptırıyor diziye. O olayın biraz daha gergin olduğu dönemde, beni Fahriye olarak değil de Necla olarak algılayıp bana kızıyorlardı, hesap soruyorlardı.
NECLA'YI TAŞIMAK ZOR
* Şimdi azaldı mı tepkiler? Necla sakinleştiği için şimdi daha farklı tepkiler alıyorum. Çok güzel oynadığımı, karakteri başarıyla taşıdığımı, zevkle izlediklerini söylüyorlar.
* İlk çıkışınızı kötü kadın olarak yapmanızın olumsuz tarafları var mı? Necla'yı oynarken bir taraftan da kendimi sevdirmek zorundaydım. Bu anlamda beni zorladı. Çünkü biz sektörü de her zaman düşünüyoruz. Sadece izleyicinin ne düşündüğü değil, aynı zamanda yönetmenlerin, yapımcıların ve diğer oyuncuların da ne düşündüğünü önemsiyoruz. Bu yüzden oynadığım karakterin birçok yönünü ortaya koymalıydım.
NASIL KÖTÜ OLABİLİR Kİ?
* Geleceğinizle ilgili bir kaygı taşıdınız mı? Tabii ki. Çünkü kötü kadın olarak tanındığınız zaman ileride sadece bu roller teklif ediliyor. Oysaki ben işin çok başındayım. Ve böyle bir şeyin üzerime yapışmasını istemedim. Melek rolü üzerime yapışsın da istemem. Ama Necla o kadar yönlü ki, benim o anlamda önümü çok açtı. Kötü tarafları olduğu kadar iyi tarafları da var. Bu anlamda çok mutluyum.
* Necla gerçekten kötü bir kız mı sizce? Aslında Necla özünde çok masum bir kız. Çünkü her şey bir tarafa Ali Rıza ve Hayriye'nin kızı. Bu anne-babadan yetişen bir kız ne kadar kötü olabilir ki? İçinde hakikaten çok masum ve güzel bir yanı var. Birtakım hatalardan sonra kötü kız oldu. O arayı yumuşak gitmem gerekiyordu. Bunu başardığıma inanıyorum.