Fenerbahçe hep zoru sevmiştir!
Dün Şampiyonlar Ligi'ne CSKA-PSV maçından çıkan kötü sonuç ile başlayan gece İnter maçında da devam etti. Bütün avantajımızı kaybetmiş bir durumda maça başladık, ve kaybettiğimiz maç ile işimizi zora soktuk. Maça gelince... Birinci gole kadar Fenerbahçe, İtalya şampiyonu İnter'e karşı dişe diş, kora kor bir mücadele verdi. Çok az hata yaptık ve maçın ilk yarısı bizim istediğimiz gibi berabere sonuçlandı. İkinci yarı sanki sihirli bir değnek değdi İnter'e ve Fenerbahçe'ye... İlk yarıdaki o müthiş mücadele gelen golle yerini paniğe bıraktı. Golden sonra takım dondu kaldı, demoralize oldu, çözüldü. Maçın kırılma noktası kader anı yediğimiz golden 1 dakika evvel Alex'in ceza sahası yayı üzerinde saha ayağıyla direği yalayarak topun dışarı çıkması idi. Fenerbahçe bu pozisyonla kötü kaderini çizmişti. Zico, ileride Semih'i yalnız bırakarak, aslında tek forvet oynatıp maçı fazla riske etmeden alacakları en az bir beraberlik ve sürpriz bir golle de maçı almayı düşündü. Ama İnter'in tecrübesi buna müsade etmedi. Şimdi herşey son haftaya kaldı. Bu maçın fazla teknik analize girmek istemiyorum çünkü herşey daha bitmedi. Bu maçı kafalarından silip kendi sahasında oynayacakları CSKA maçından galip gelmeye konsantre olmaları gerekiyor. Şampiyonlar Ligi'nde ilk defa yenilen Fenerbahçe bu hakkını da İtalya şampiyonu İnter'e deplasmanda mağlup olarak kullanmış oldu. Fenerbahçe, Aurelio'nun çıkması ile oyun disiplinindan koptu. İkinci yarı da Inter'in çok canlı ve istekli olması onlara 3 puanı getirdi. Selçuk, Vederson, arkasına adam kaçıran Gökhan ve Semih'in 15 gün sonraki CSKA maçında çok az hatalı ve çok daha istekli olmalı. Ama tablo o kadar da kötü değil. Çünkü son bir maç daha var. Fenerbahçe zoru sever...