Cinayeti kimlik kontrolü sırasında şaşırıp anlattı!
Arkadaşı Muhsin Keskin'i başına kürekle vurarak öldüren Cihan Foto, polisin olağan kimlik kontrolü sırasında paniğe kapılıp bülbül gibi şakıdı! Soğukkanlı katilin sözleri herkesi adeta şok etti....
Muhsin'in arkadaşlarıyla içip eğlenmesi Cihan'ı çileden çıkarıyordu. Onu birkaç kez uyarmıştı ama bir sonuç elde edememişti.
İki arkadaş o gün birbirine girdi. Cihan eline geçirdiği küreği var gücüyle Muhsin'in başına indirdi. Olan olmuş, Muhsin ölmüştü...
Herkes şanslı gelmiyor bu dünyaya. Kimisi bir eli yağda bir eli balda yaşarken, altında son model arabalarla gününü gün ederken; Muhsin Keskin yıllarca İzmir sokaklarında aç açık, per perişan gezmiş, sığınacak bir ev, yiyecek ekmek parası kazanmaya çalışmıştı. Dedik ya, herkes şanslı değil diye... Ama şans hepten unutmuştu gariban Muhsin'i... Balçova'da bulduğu her kuytu yerde yatıp- kalkan Muhsin, kendine mezarlıkta bir baraka yapmıştı sonunda. Ahım şahım bir şey değildi ama olsun... Sonuçta kafasını sokacak bir evi olmuştu artık. Evini çok seviyordu Muhsin. İçinde sadece çöplükten bulduğu bir yatak ve battaniye olsa da, orası onun sıcak yuvasıydı. Sağı solu tahta parçalarıyla kapatılan, gazete kağıtlarıyla açık yerleri örtülen bu baraka yeniden yaşama dört elle sarılmasına neden olmuştu Muhsin'in. Gerçi tuvaleti, mutfağı yoktu bu biraz canını sıkıyordu ama, sanki yemeklik alacak parası var mıydı? Her gün bu düşüncelerle şansına öfke duyarak birbirini tekrarlıyordu Muhsin için. Mezarlığa cenazesini getirenlere dua kitapları satarak para kazanmaya çalışıyordu. Kimisi acıyordu haline hiç kitap almadan sadece parasını veriyor, kimisi de kızıp dövüyordu. Hiç mecali yoktu kendisine vuranlara karşılık vermek için. Çalıp çırpmıyordu nasıl olsa. Sadece karnını doyurmaya çalışıyor, hayatta kalmak istiyordu.
'TANRI MİSAFİRİ'Nİ BUYUR ETTİ 2002 yılının Mart'ıydı. O sabah yine sırtında ağrılarla uyandı. Hava iyice soğumuştu. Ne giyerse giysin ısıtmıyordu artık onu. Üzerindeki incecik battaniyenin de kendine bile faydası yoktu. Söylenirken kapısı çaldı derme çatma barakanın. "Hayırdır inşallah, kim ki bu?" diye söylenerek açtı kapıyı. Karşısında kendisi gibi ser sefil bir genç duruyordu. "Ne var, ne istiyorsun kardeş?" diye sordu Muhsin. Karşısındaki delikanlı açlıktan ve soğuktan beti benzi atmış bir şekilde, "Beni misafir eder misin?" diyebildi sadece. Kapısına gelen tanrı misafirini geri çevirmedi Muhsin, içeriye buyur etti. Akşamdan kalma kuru ekmeğini paylaştı adının Cihan olduğunu söyleyen gençle. Sohbet muhabetter derken, kaderlerinin ortak olduğunu anladı Muhsin ile Cihan. İkisi de sokaklarda büyümüştü, kimi kimseleri yoktu. Bu yüzden onu kardeşi gibi benimsedi Muhsin. Artık birlikte yaşayacaklardı. Ne bulurlarsa paylaşacaklar, hayat mücadelesini birbirlerinden güç alarak sürdüreceklerdi.
YA POLİS GELİRSE... Günler günleri kovaladı... Muhsin kendisi gibi sokakta yaşayan arkadaşlarıyla barakada toplanıp içki içmeye başladı. Cihan ise bundan rahatsızdı. Çünkü polislerin barakaya geleceğinden korkuyordu. Yine bir hafta sonu eve geldiğinde Muhsin ve arkadaşlarını eğlenirken buldu. Çok sinirlenmişti ama sakinliğini koruyarak bir kenara oturdu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Muhsin'in arkadaşları gitmek için kalktığında Cihan ısınmak için girdiği yataktan doğruldu. Muhsin'in üzerine yürüyerek, "Sana kaç kere söyleyeceğim. Ben böyle şeylere karşıyım. Ya polis gelseydi! Burası mezarlık. Burada böyle şeyler yapamazsın, istemiyorum" diye bağırdı. İlk defa Cihan'ı bu kadar sinirli gören Muhsin de bir anda diklendi: "Sen kim oluyorsun da bana bağırıyorsun? Burası benim evim. Eğer rahatsızsan çek git evimden..."
YANITI ÖLÜM OLDU! Bu sözler birkaç gün öncesinde kardeşliklerini ilan eden iki adamın birbirine girmesine neden oldu. Muhsin'e göre daha genç olan Cihan, ani bir hareketle onun üzerine atladı. Can havliyle kendini kurtarmaya çalışan Muhsin kısa süren bir boğuşmanın ardından bir köşeye kaçmayı başardı. Muhsin biraz korkuyla karışık bağırmaya başladı... "Bana bak, seni burada zorla tutmuyorum ya. Hem yanıma aldım hem de tavır çekiyorum. Üstüne üstlük bir de bana saldırıyorsun" diye avazı çıktığı kadar bağıran Muhsin'e Cihan'ın yanıtı çok ağır oldu.
ÖLDÜĞÜNÜ ANLAMADI Duvara dayalı küreğe sarılan Cihan bir anda Muhsin'in kafasına vurdu. Neye uğradığını anlayamadan gözünde şimşekler çakan Muhsin acı bir çığlık atarak yere yuvarlandı. Muhsin'in bayıldığını düşünen Cihan, "Sonunda sustu. Hem haksız hem de bana kafa tutuyor" diye kendi kendine söylenerek barakadan dışarıya çıkıp bir sigara yaktı. Sigarası bitip de içeri girdiğinde ayağıyla Muhsin'i dürttü. "Kalk yerden" diye bağırdı. Ama Muhsin'de ses yoktu. Eğilim baktığında Muhsin'in kanlar içindeki yüzünü gördü. Bir anda şok oldu. "Olamaz" dedi kendi kendine, "Ölmüş bu.." Korkuyla karışık bir suçluluk dalgası yayıldı içinde. Ama olan olmuştu bir kere. Ne yapacağını düşünürken başını kaldırdı. Karşısında sıralı mezar taşlarını görünce gömmek geldi aklına. Muhsin'i battaniyeye sardı, etrafı kontrol ettikten sonra sırtlanıp barakadan çıktı.
CESEDİ BİR ÇUKUR KAZIP GÖMDÜ Cesedi mezarlığın içine gömerse anlaşılırdı. Bu yüzden en doğrusu mezarlığın yanındaki ağaçlık yere gömmekti. Muhsin'in cansız bedenini ağaçlık yere kadar sırtında taşıdıktan sonra yere attı. Hızlı bir şekilde açtığı çukura yerleştirdi kendine evini açan, iyilik yapan adamı. Kanlı battanineyi fırlatıp attıktan sonra çukuru toprakla kapattı. Korkulu bakışlarla gece karanlığında etrafta kimse olmadığından emin olunca barakaya geri döndü. İyice yıkadı Muhsin'in kanlarını yerden. Artık hiçbir delil bırakmamıştı. Kimse onun katil olduğunu anlamayacaktı.
POLİSİ GÖRÜNCE ÇOK KORKTU Aradan 5 ay geçmişti, henüz kimsenin cinayet işlediğinden haberi yoktu. Sadece Muhsin'in hafta sonları bir araya gelip içki içerek eğlendiği arkadaşları sorup duruyordu. Onları da öylesine verdiği cevaplarda geçiştiriyordu Cihan. Her ne kadar katil olmaktan dolayı rahatsızlık duysa da, bunu kimseye söylemeyezdi, söylememeliydi. Muhsin'in evine tek başına yerleşmiş, yapayalnız yaşıyordu artık. Ancak bir gün, Muhsin'in ortadan kaybolmasına akıl sır erdiremeyen arkadaşlarıyla eğlenmeye çıktı. Ellerindeki 3-5 kuruşla içki almışlar, sokakta dolaşıyorlardı. Hem içip, hem anlatıyorlardı ki, Balçova'daki Ata Caddesi'nde kimlik kontrolü yapan polisle yüz yüze geldiler.
AYNI ZAMANDA ASKER KAÇAĞI Ne yapacağını bilemeden etrafa bakmaya, kaçacak yer aramaya başladı Cihan. Onun bu şüpheli hareketleri üzerine kimliğini istedi emniyet yetkilileri. Artık tamamen çaresizdi. Ve bir anda "Ben suçsuzum, katil değilim. Onu öldürmek istememiştim, kazayla oldu" diye feryat etmeye başladı. Balçova Merkez Karakolu'na götürülen 23 yaşındaki Cihan Foto, işlediği cinayeti en ince ayrıntısına kadar anlattı. Bunda aldığı alkolün etkisinin olup olduğu bilinmez ama 5 ay önce muhsin Keskin'i nasıl öldürdüğünü hiç sorulmadan polise itiraf etti. Anlatılanlar karşısında duyduklarına inanamayan emniyet yetkilileri, Cihan'ın gösterdiği yerde Muhsin Keskin'in cesedini buldu. Ceset otopsi için Adli Tıp Kurumu'na gönderilirken, Cihan Foto da tutuklanarak demir parmaklıklar arasına konuldu. Bu arada Cihan Foto'nun, "küçük yaşta kız kaçırmak ve ırza geçmek" suçundan da arandığı, ayrıca asker kaçağı olduğu tespit edildi.