HİPERTANSİYON altta yatan nedenlere göre 2 grupta sınıflandırılır: 1- Esansiyel hipertansiyon: Yaşları 20-65 arrası erişkinlerin yüzde 95'inde belirgin bir neden saptanamamaktadır. 2- Sekonder (ikincil) hipertansiyon: Tüm vakaların yüzde 5'ini oluşturur. Yaşlılarda sistolik hipertansiyon kavramı da mevcuttur. Genelde 65-85 yaş arası erişkinlerde sadece sistolik kan basıncının yükselmesi ile seyreder. Hipertansiyonu olan kişiler dikkatle değerlendirilmelidir. Hastanın öyküsü ayrıntılı ele alınmalı, ailede hipertansiyon varlığı araştırılmalıdır. Önceki ilaç tedavilerine verdiği yanıt sorgulanmalıdır. Ardından arıntılı fizik muayene yapılmalıdır. Rutin laboratuvar tetkikleri arasında açlık kan şekeri, tam kan sayımı, idrar tahlili, serum üre ve kreatinin, elektrolitler, total kolesterol ve alt grupları, kalp elektrografisi, akciğer filmi, karın ultrasonografisi istenmelidir. Hipertansiyonda tedavi 2 başlık altında incelenebilir; ilaçsız ve ilaçlı tedavi. İlaçsız tedavi tüm hastalarda sıkı bir şekilde uygulanmalıdır. Hafif hipertansiyon bulunanlarda ilaçsız tedavi ile gerekli kan basıncı kontrolü sağlanabilir. İlaçsız tedavi olarak kilo verme, az tuzlu diyet, sigaranın bırakılması, alkolden kaçınma, stresten uzak durulması ve egzersiz sayılabilir. Bu yaklaşımlar hafif hipertansiyonu bulunan kişilerin yaklaşık yüzde 40 oranında yeterli kontrolü sağlayabilir. Kilo vermenin yüksek tansiyon üzerinde cidddi etkisi bulunmaktadır. Hipertansiyonda ikinci basamak tedavisi ilaç kullanımıdır. Çok sayıda farklı ilaçlar mevcuttur. Tek başına veya kombinasyonları kullanılmaktadır. İlaç seçimi her hastaya özgü biçimde, eşlik eden hastalıklar göz önünde tutularak kullanılmalıdır. Kontrolsüz hipertansiyon birçok sistemi olumsuz etkilemektedir. Kalp-damar sisteminde başlıca olanları ani ölüm, kalp krizi ve iskemik kalp hastalıklarıdır. İkinci sırada beyin damar hastalıkları gelmektedir. Beyin kanaması, tıkayıcı beyin damar hastalıkları sonucu ölüm veya kalıcı felç tabloları sayılabilir. Üçüncü önemli etkilenen organ böbrektir. Gözde görme alanı bozukluğundan kalıcı körlüğe kadar uzayan değişik patolojiler yaratabilir.