Küresel ısınmadan sonra küresel sulanma
Küresel ısınma nedeniyle dünya önemli bir kuraklıkla karşı karşıya kalma korkusu yaşıyor. Mevsimlerin değişmesi ve ozon tabakasının yırtılması sonucu güneş ışınlarının kırılmadan yeryüzüne ulaşması, kuzey yarım kürenin güney kuşağı kuraklıkla savaşıyor. Buna bir de çevre duyarsızlığı ve ormanların yok edilmesi eklendiğinde kuraklığa çözüm için kafa patlatılıyor. Ancak Türkiye dahil ne yazık ki çözüm bulunmuş değil. Fakat burada değinmek istediğim bir başka konu daha var. O da, küresel ısınmadan sonra bu kez de küresel sulanma oluyor. "Bu nereden çıktı?" demeyin. Bizi de, turizmci ve TURSER Genel Müdürü Dr. İbrahim Birkan bilgilendirdi. Birkan, turizmin yanı sıra çevre konusunda da birikimli ve duyarlı bir akademisyen. Önemli çalışmaları var. Dediği şu, "Akademisyenler yetmişli seksenli yıllarda küresel ısınmaya dikkat çektiler. Doğa hareketlerinin yanı sıra çevre faktörlerini işaret edip yapılması gerekenleri sıraladılar. Çevre duyarlılığı için Kyoto sözleşmesini imzaya açtılar. Ancak bunu halen pek çok ülke imzalamadı. Bunun anlamı şudur: "Çevre konusunda yapılması gerekenleri yapmadılar, alınması gereken önlemleri almadılar. Sonunda da küresel ısınma kıskacına girildi. İşte bunun gibi dünya orta vadede bu kez küresel ısınma gibi ancak onun tersi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacaktır. Bu sebeple şimdiden önlem alınmalıdır. Bilimsel beklentiler gösteriyor ki 30-40 yıl sonra deniz ve okyanuslarda hareket yaşanacaktır. Yaşanılan küresel ısınma sonucu kuzey yarım küredeki kutup bölgesinde buz dağları erimeye başlamıştır. Önümüzdeki 5-10 yıl sonra bu erime daha da hızlanacaktır. Yapılan hesaplara göre bu eylem sonucu deniz seviyesi 30-80 cm. yükselecek. Bu durum Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çevre kuruluşlarının raporlarına yansımıştır. Denizlerin yükselmesi kıyı yerleşimlerini tehdit edecektir. Türkiye gibi kıyı yerleşimleri denize çok yakın kesimlerin sular altında kalmakla karşı karşıya bırakacaktır. Pek çok şehrin kıyı yerleşimleri, kasabalar ve köyler bu kez suya gömülecektir. Yeni yapılaşmalarda bu duruma dikkat edilmelidir."
AygünveDP Doğru Yol ile Anavatan'ın birleşip Demokrat Parti adıyla merkez sağı toplama girişiminde Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, önemli rol üstlendi. Ancak beklenen olmayınca Aygün de DP üyeliğinden ve milletvekilliği aday adaylığından çekildi. Ancak Aygün'ü tanıyanlar "Siyaseti sever işin peşini bırakmaz" diye düşündü. Seçim oldu bitti. DP umduğunu bulamadı. Erkan Mumculu Anavatan ise sandıkta ikinci bir hüsran yaşamamak için zaten seçime girmedi. Seçim sabahı Ağar onurlu bir siyasetçi gibi davranıp istifa etti. Ağar'dan boşalan DP Genel Başkan koltuğu için hemen yarış başladı. Yine bilinen isimler ortaya atıldı. Babacılar, Çillerciler kolları sıvadı. İşte bu noktada "Taban eski isimlere sıcak bakmıyor" diyerek Sinan Aygün öne çıkartıldı ve yeni DP Genel Başkanı olarak manşetlere taşınmaya başlandı. Durumu en iyi bilen olarak kendisine sorduk. Aldığımız yanıt şu oldu: "Ne diyeyim, yazıyorlar çiziyorlar, biz de okuyoruz. Bugün için böyle bir teklif yok. Kaldı ki niyetim de yok. Ben ATO Başkanıyım ve bu görevimi yürütüyorum" oldu. Böylelikle Aygün dosyası da belki şimdilik kapandı. Yeni isim arayışı sürecek elbet.