Morbid obezite veya Türkçe anlamıyla 'hastalık düzeyinde şişmanlık', çağlar boyunca var olmakla birlikte, modern hayat tarzının yaygınlaşmasıyla daha da önem kazanmıştır. Obezitenin birçok tanımı vardır. En çok kullanılan tanım ise vücuttaki yağ oranının kadınlarda yüzde 30 ve erkeklerde yüzde 25'in üzerinde olmasıdır. Daha bilimsel tanımı ise vücut kitle endeksi (Body Mass Index- BMI) yani kilogram cinsinden ağırlığın, metre cinsinden boyun karesine olan oranı ile ifade edilir. BMI yüzde 30'un üzerinde ise o kişi şişman kabul edilmekte, yüzde 40'ın üzerinde ise morbid obeziteden bahsedilmektedir.
YORGUN SAVAŞÇILAR... Sadece estetik değil, aynı zamanda sağlık açısından da ciddi problemler yaratan şişmanlıkla savaşta pek çok yöntem vardır: Diyet programları, farklı egzersiz türleri ve hatta ilaç kullanımı. Ancak tüm bunlar, bazen uygulama zorluğu (örneğin, diyet ve düzenli egzersiz kuvvetli irade gerektiriyor), bazen de yan etkileri nedeniyle etkin sonuç veremeyebiliyor. İşin daha da kötüsü, sürekli kilolarıyla savaşan ve sonuç alamayan kişiler sonunda hem psikolojik hem de fiziksel açıdan yorgun düşebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü şişmanlığı bir hastalık olarak kabul etmektedir. Bu konudaki istatistiksel çalışmalarda; başta başarılı olarak kabul edilen diyet+egzersiz programlarının yaklaşık yüzde 30'unun birinci yılın sonunda başarısız olduğu, uzun süreli takipler ise bu başarısızlığın üçüncü yılın sonunda yüzde 99'a vardığını bildirmektedir. Çok yemek, az yakmak ve dolayısıyla alınan kalorilerin yağ olarak depolanması şişmanlığın başlıca sebebidir. Sporun yerini televizyon ve bilgisayarın alması, artan stres ile baş etmek için yaygın olarak görülen beslenme sapkınlıkları, şişmanlığın görülme sıklığı arttırmaktadır.