Kaynanalardan ders alın
Eskiden kaynanalar, hamamda üç su yıkamadan hangi kızı gelin alacaklarına karar vermezmiş... Enine boyuna bakar, selilütsilikon nedir bilmeseler de oğullarının cinsel zevkini analar belirlermiş! Herhalde o yüzden eski gelinler hep etine butuna dolgun olmuş... Eh, kaynanalar şişman, kadının özü komleksli! Tombiş kaynanalar, yaradılışları gereği kendilerini çirkin bulmayacağından, belli ki, gelinler de dolgunundan seçilmiş... Neyse ki, artık böyle şeyler yok... Kaynanalar yüzüne gözüne, boyuna posuna laf etse de, gelini hamamda yıkamaya kalkmıyor. Yani dünyanın en eski düşmanlarından olan kaynana-gelin arasında bile uzlaşı yollarına gidiliyor. Ancak gelin görün ki, 'hamam testi' kaynanaların gözünden düşerken, manken ajanslarının anayasasına girmiş... Tecrübeli mankenlerimizden Şenay Akay, "Bir manken, ajansına mutlaka çırılçıplak poz vermek, kendisini göstermek zorundadır" demiş. Herhalde mankenlik ajansları anatomi uzmanı olmuş, biz daha yeni öğreniyoruz! Ya da oğulları istemedikleri kızla evlenen kaynanaların ahı, bunlara tutmuş, bilemiyoruz! Yüzünü gözünü, bacak boyunu, göğüs ölçüsünü anladım da, bir kadının manken olmak için tüm uzuvlarını göstermesinin nedenini anlamadım... Hadi diyelim iç çamaşırı defilesine çıkmak için belli bölgelerin görülmesi şart! Peki kondom reklamında bile oynayacak olsa, bir mankenin edep yerinin görülüp, onay verilmesi ne halt? Demek ki, bikini görüş açısını kapatıyor, iyice soyunarak ruha da hitap etmek gerekiyor... Oysa benim kafamdaki manken, giydiği elbiseyi en iyi taşıyandır. Yakışan, yakıştırandır... Hani soymaktan çok, manken olmak isteyen kızları daha çok giydirmek gerekir... Hem ayrıca hiçbir kadın da, podyumda hemcinsinin poposunu, göğsünü görmek istemiyor. Zaten çoğunun kafasını, "Ben bu kıyafeti kocaya nasıl aldırırım?" sorusu meşgul ediyor... İşte mankenlerin faktörü de burada devreye giriyor! Koca, kıyafeti karısına alınca zavallı mankenin çıplak kalacağını zannettiğinden kesenin ağzını açıyor. O yüzden bu kızları kat kat giydirip, daha çok erkeğe hayal gücü, daha çok kadına kıyafet ve daha çok modacıya bereket vermek gerekiyor. Yoksa bu gidişle, modacılara da iş kalmayacak. "Bir kadının en güzel giysisi tenidir" diyen giyinmeyi lüzumsuz görüp, anadan üryan dolaşacak. Yakındır, tekstil piyasası tümden batacak... Podyumlarda sadece kedi-köpek tasarımları yer alacak... Modacılar, postacı-doktor-polis kıyafetlerine bağımlı kalacak... Ama her şeye rağmen, kaynanagelin kavgaları son bulmayacak...
|