Erzurum'dan Samsun'a
Geçtiğimiz hafta Erzurum'un ardından Samsun'a geçtik Koçfest için. Aşkale, Kop Geçidi, Bayburt, Gümüşhane ve Trabzon güzergahını kullandık. Bu yolu kullananlar bilirler mutlaka ama bilmeyenler için anlatmadan geçemeyeceğim. Erzurum'dan başlayarak bildiğimiz Doğu Anadolu iklimi ve bitki örtüsü eşliğinde seyahat ediyorsunuz. Tırmandığınız dağlar ve Kop Geçidi insanı etkiliyor gerçekten. Bayburt'un il olmasına şaşırıyorsunuz. Çokdahabüyükvekalabalıkilçelergördümben. Mesela Alanya, Çorlu, Edremit gibi hem çok kalabalık hem de yüzölçümü olarak çok daha büyük ilçeler il olamazken Bayburt nasıl bunu başarmış ilginç gerçekten! Gerçi tarihine baktığımız zaman Bayburt'un Osmanlı idaresinde Erzurum, Tekman ve İspir'in bağlı olduğu bir Sancak olduğunu görürüz. Amayüzyıllarsonrailolmasınınnedenibumuduryoksasiyasihesaplarmıdırbilemeyiztabii. Yine de çöl ortasında bir vaha gibi Bayburt. Gümüşhane'yi geçtikten sonra tırmanmaya başladığınız Karadeniz Dağları'nın en yüksek noktasındaki ZiganaGeçidi ise bence Türkiye'de herkesin mutlaka görmesi gereken bir doğa olayını yaşatıyor. Zigana Geçidi'nde bulunan tüneli geçtiğinizde birden bire Doğu Anadolu Bölgesi'nden Karadeniz Bölgesi'ne geçmiş oluyorsunuz. İklim, doğa öylesine değişiyor ki gözlerine inanamıyor insan... Sadece bir tünel. Ama başka bir boyuta götürüyor sanki sizi. TüneldençıkarçıkmazKaradeniz'ehasomuhteşemyeşilrenkleburunburunageliyorsunuz. Biraz aşağı inince sağda solda lokantalarla karşılaşıyorsunuz. Burada mutlaka durmalı ve et yemelisiniz. Tünelin hemen çıkışında durduğumuz kamyoncu lokantasında yediğimiz etler pamuk gibiydi. Bir de sütlaç var tabii. Yaklaşık 10-15 km aşağıda bulunan Hamsiköy'ün sütlacı meşhur. Özellikle üzerine dökülen bol fındık tadını iyice güzelleştiriyor. Parmaklarınızı yiyorsunuz resmen. Aşağıya doğru inerken kimi zaman sağ tarafınızdan kimi zaman sol tarafınızdan eriyen kar sularıyla gürül gürül akan Değirmendere eşlik ediyor size. Dağların tepesinde, yeşillikler içinde tek başına sanki bir inat uğruna yapıldığı izlenimi veren evleri görünce Alem FM otobüsünün kaptanı YalçınAğabey şaşırıyor. 'İstanbul'daboşunayaşıyoruz' diye hayıflanıyoruz sohbet ederken. Sonunda Trabzon'a ulaşıyoruz. Geçtiğimiz aylarda büyük törenlerle Başbakan tarafından açılan Karadeniz Sahil Yolu'nu kullanarak gideceğiz Samsun'a... Başlangıçta Sahil Yolu güzel. Ancak hava kararmaya başladıkça tehlikeler birbiri ardına kendini göstermeye başlıyor. Birincisi KaradenizSahilYolukesinliklebitmemiş sevgili okurlar. Kırk yerinde hâlâ çalışma var. Şehir geçişlerinde bile aydınlatma yok. Karanlık birçok yerde sürücüler için tehlike yaratıyor. Ayrıca yolun çalışmalar için kesildiği yerlerde bulunan işaretler çok yetersiz. Birden bire sola doğru kesilen bir yolla karşılaşıp son anda kaza yapmaktan kurtuluyorsunuz. Tabii şanslıysanız. Yolaçıldıktansonrabirçokkazaolmuşbunoktalarda. Ayrıca en çok kaza yaya geçişlerinde oluyor. Çünkü denizle arasına yol sokulan insanların denize gitmek isteyeceklerini düşünememiş sağolsun yolu yapanlar. Altgeçithakgetire. Ama özellikle Bolaman rampalarını bertaraf eden NefiseAkçelikTüneli çok iyi olmuş gerçekten. Türkiye'nin bu en uzun tüneli tam tamına 3 bin 800 metre uzunluğunda. Yol üzerinde Görele'de mola veriyoruz. Görele'nin de neredeyse sahil boyundaki her ilçe gibi pidesi meşhur. Özellikle pide piştikten sonra üzerine kırılan yumurta ve pidenin sıcağıyla pişmesi ayrı bir lezzet veriyor. Uzun bir yolculuktan sonra Samsun'a ulaşıyoruz. Samsun'da gördüklerimiz, duyduklarımız ve konuştuklarımız için yerimiz kalmadı. Artık yarın da Samsun'u anlatırız.