Şevket Bey, evi terk ederek Büyükada'ya giden Ahmet'i ziyaret eder. Baba-oğul dertleşir. Ahmet, bir süre daha yalnız kalıp düşünmek istediğini belirtir. Ancak Yasemin'i aramadan duramaz. Sevdiği kadına onu mutlaka görmesi gerektiğini söyler. Yasemin, yanlış olduğunu bilse de bu teklifi kabul eder.
Işık ve Defne, Yasemin ve Ahmet aşkının evlerinde yarattığı travmadan bahseder. Işık, iki ailenin de hatalı davrandığını düşünmektedir.
Işık, onların aşkından bahsederken gözleri ışıldar. Tüm çocukluğu boyunca ablasının sırdaşı olmuş ve bu büyük aşkı yakından takip etmiştir.
Defne, arkadaşına göre daha gereçekçidir. Ancak Işık'ın aşka duyduğu saygı onu da etkiler. Deniz'e karşı hissettiklerini düşünür.
Yasemin, fakülteden çıkar çıkmaz ilk vapurla Büyükada'ya gider. Eski evlerinin önüne geldiğinde birden hüzünlenir.
Ahmet, pencerenin önünde Yasemin'i beklemektedir. Sevdiği kadını gördüğü anda yüreğini sevinç kaplar. İki eski sevgili gözlerini birbirlerinden ayıramaz.
Yasemin, eve girdiği anda bütün anıları canlanır. Bu evdeki gizli saklı buluşmalarının hayatını nasıl etkilediğini düşünür. Bu görüşmenin de yüreğinde derin izler bırakacağından emindir.
Ahmet, yeniden kavuştukları bu anı defalarca hayal etmiştir. Sevdiği kadına tekrar dokunmak ister.
Yasemin, Ahmet'in gözlerinin içine bakar. Aklına babasının bir mektubunda yazdığı cümleleri gelir.
Yasemin, Ahmet'e insanın sevdiklerini hayal ederek de yaşamayı öğrendiğini söyler.
Ahmet, kendini daha fazla tutamaz ve Yasemin'in omuzuna dokunur. Sevdiği kadına yaklaşır ve onun kokusunu içine çeker .
Senden nefret ettiğim günler oldu. Ama sevmekten hiç vazgeçmedim.
Harun ve Deniz'in gelişiyle, iki genç kızın aşk muhabbeti son bulur. Deniz, ertesi gün düzenlecek miting için Harun'un okuluna gitmiştir.
Harun, karşı masada oturan bir arkadaşını görür. Heyecanla yerinden kalkar. Arkadaşı da ona doğru yürür.
Genç adam, Harun'un Fatsa'dan bir hemşerisidir. O da üniversitede okumak için İstanbul'a gelmiştir.