Batıl inançlar günümüzde hala etkisini gösteriyor. Merdiven altından geçmemek, kulak çekip tahtaya vurmak ve kara kedinin kötü şans getirmesi, içlerinden en yaygın olanları....
Eski çağlardan günümüze değin uzanan bir takım belirtiler ya da işaretlerin etkisi altında kalan insanoğlu, batıl inançlarına olan hissiyatını koruyor. İnsanların çoğu batıl inançlı olarak kabul edilebilir. Çoğu kişi bazı eşyaların, sayıların, günlerin ve hayvanların uğurlu olduğuna ve bunların kendilerini kem gözlerden koruduğuna inanır. Bunun tam tersi bir de uğursuz olarak kabul edilenler vardır. AMAN DİKKAT! KARA KEDİ Hiçbir şeyden habersiz zavallı bir kara kedi önünden geçtiğinde bütün günün kötü olacağına inanların sayısı bir hayli fazladır. Çok eski tarihlerden beri bilinen batıl inanışlar saymakla bitmez. Tarihe mal olmuş Fransız komutan Napolyon Bonaparte da, 13 rakamının kötü şans getirdiğine inanıyormuş. 13 rakamına denk gelen tarihlerde kesinlikle savaşılmaması gerektiğini düşünüyormuş. 13'ÜNCÜ HAVARİ Sonuçta; İsa Peygamber'in 12 havarisinden birinin kendisine ihanet etmesiyle başladığına inanılan ve tüm medeniyetlerde 'uğursuzluk, kör talih, bela, sıkıntı, kara günler' kavramı ile özdeşleştirilen 13 rakamı, tüm dünyada sevilmeyen bir sayıyı ifade ediyor. Eski Roma'da da, yaşamın yedi yıllık dönemler şeklinde sürdüğüne inanan insanlar, bir ayna kırıldığında 'yedi yıllık bir kıtlık döneminin' başlayacağına inanıyorlardı. Halen, birçok kültürde, kırılan ayna parçalarının uğursuzluk getireceği düşünülüyor. Parçaları evden çıkarıp toprağa gömenler, kötülükleri de uzaklaştırmış sayılıyor! Eski Mısır ve Yunanistan'da da, pirinç, bronz, altın veya gümüşten kırılmayacak aynalar yapılıyordu. İnsanlar, aynaların kırılmasıyla Tanrılar'ın kendilerinin görüntüsünü yok ettiğine ve ölümün yakında olduğuna inanıyordu. TEK KİBRİT, ÜÇ SİGARA... 1899'daki Boer Savaşı sırasında, üç İngiliz askerin bir kibriti aralarında dolaştırmasına dayanan başka bir inanışa göre ise; tek kibrit çöpüyle üç kişi birden sigarasını yakamaz. Çünkü bu, üç kişi içindeki en genç olanın öleceği anlamına gelir. Eski Yunan çağında kahinler tarafından Kral Pelias'a tek ayağında sandalet olan diğer ayağı çıplak bir kişi tarafından öldürüleceği söylenmiş. Tüm halka sandaleti kaybolacağı ve tek ayağı çıplak kalacağı için tedirgin olmuş. Bu inanış günümüze gelene kadar birçok değişime uğramıştır. Evden sol ayakla çıkmanın iyi olmayacağı gibi, yataktan sol ayakla kalkmanın da uğursuzluk getireceği düşünülür. 'Solundan kalmak tersliği doğurur' düşüncesi tüm kültürlerde yerini almıştır. Oysa bugüne baktığımızda askeri törenlerde yürüyüş sol adım ile başlar. TAHTAYA VURMANIN ANLAMI Meşe ağacına insanların ruhani bir değer vermesi de çok eskilere dayanır. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişmiştir. Önce, M.Ö. 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, daha sonra ise Ege'de Helen uygarlığında... Her iki kültürde de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğü gözlemlenmiştir. Amerika yerlileri meşenin, Tanrı'nın yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna, Helenler ise Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardır. DEĞİŞİME UĞRASALAR DA... Kuzey Amerika yerlileri bu ağacın köküne vurarak, ileride başlarına gelebilecek tehlikelere karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyordu. İnanışlar yaşam boyu değişimlere uğramış olsa da batıl itikat olarak günümüzde adından sıkça bahsettirir.