Zeynep Tunuslu, sanılanın aksine sakin ve huzurlu bir hayat sürdürüyor. Her anne gibi bluğ çağındaki oğluyla çatışmalar yaşıyor.
Nedense marjinal kadın deyince aklımıza hep Zeynep Tunuslu geldi. Kadının kendisi mi yoksa yaptığı iş mi marjinaldi, onu galiba hep karıştırdık. Basında çıkan fotoğraflarına bakıp aldanmayın. Sadece fotojenik bir kadın değil. Orta yaş kadını olmasına rağmen, karşımda son derece güzel ve bakımlı bir kadın buldum.
* Eskiden moda deyince aklımıza hep Zeynep Tunuslu geliyordu. Şimdi ne yapıyorsunuz? Hayatımda değişen pek bir şey yok. Yeni koleksiyonlar hazırlıyorum. Yaptığım elbiselerin yanına bir de takı yapmayı ekledim. Sevgililer Günü'nde 'Takıntılar' adlı bir sergi açtık. Şimdilerde ise değişik projeleri hayata geçirmeye çalışıyorum.
ÇILGIN YAŞAMIYORUM
* Ne tür projeler? Şu anda bir otobüs firması için çalışıyorum. Otobüsleri yeniden dizayn ediyorum.
* Neden takı işine girdiniz? İnsan yaptığı işte uzmanlaşınca başka şeyler de yapmak istiyor. Benim için takı da bunlardan birisiydi. Farklı deneyim ve heyecanlar yaşamak beni ayakta tutuyor.
* Yaşınıza rağmen çok genç ve güzel görünüyorsunuz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Hayatta her şeye olumlu bakmayı öğrendim. Birde enerjimi yüksek tutmaya bakıyorum. Kötü koşullara rağmen pozitif olmayı öğrendim. Basında hakkımda yazılıp çizilenlerin aksine çılgın bir hayat yaşamıyorum. Her akşam saat 22:30'da yatağıma girip uyuyorum.
* Yani çılgın birisi değilsiniz, öyle mi? Benim modaya el attığım yıllarda, Türkiye'de doğru dürüst bir tane alışveriş merkezi bile yoktu. O yıllarda yaptığım tasarımlar insanlara çok cesurca geldi. Farklı bir baskı ve desen kullandım. O nedenle de adımız "marjinal kadına" çıktı. Sonuç olarak yaptığım elbiseleri kendim için üretmedim. Moda sadece bir iş kolu.
MODA ÇOK DEĞİŞTİ
* Artık modanın değiştiğini mi söylüyorsunuz? Günümüzde moda kabuk ve kimlik değiştirdi. Biraz daha sıradan ve günlük hayat tarzına döndü. Bugünkü modaya sokak giysileri hakim oldu. Daha çok bluejean dönemi başladı. Böylelikle gençler de pop kültürün giyim tarzını benimsemiş oldu.
* Günümüz modacılarını nasıl buluyorsunuz? Fason ülkesinden, bluejean yapan bir ülke konumuna geldik. İstanbul neredeyse modanın başkenti oldu. Ama bütün bunlara rağmen genç tasarımcılar süreklilik arz etmiyor, isim olamıyorlar. O gençleri destekleyen firmalar Türkiye'de yok. Halbuki tekstil şirketlerinin marka olabilmesi için, o genç tasarımcılar ile çalışması gerekiyor.
ÇOK DEĞERLİ BİR EVLAT
* Sizce erkekler modanın yenilikçi yapısına direniyor mu? Kadınlar daha serbest ve özgür. Erkekler ise tutucu ve klasik. Bu yüzden erkeklerin giyim tarzı bana hep sıkıcı gelmiştir.
* Yıllardır sosyetenin içindesiniz. Hiç dostunuz var mı? Bu hayatta bir-iki dostunuz varsa çok şanslısınız. İş için girdiğiniz çevreler her zaman çok yüzeyseldir. Kalabalık içinde olan her insanın kalın duvarları var. Sıcak ve dostane ilişkiler kalmadı. Benim de pek dostum yok.
* Oğlunuz Uzay Kanat ile ilişkiniz nasıl? Zaman çok hızlı akıp geçti. 12 iki yaşına girdi. Benim için çok kıymetli bir evlat. Bu dönemde ona biraz daha eğilmem gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ergenlik dönemine adım atmaya başlayacak. Onu anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum. Böyle olacağını hiç düşünmemiştim.
* Nasıl yani? Oğlumla aramda jenerasyon farkı olacağını bana söyleselerdi inanmazdım. Biz de zamanında annelerimiz ile fikir çatışması yaşadık. Onlara hep karşı çıktık. Ama aynı şeyi oğlumla yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi. Oğlumla resmen bir jenerasyon sorunu yaşıyorum. Zaman çok değişmiş. Oysaki Uzay'la hep arkadaş olacağımı sanmıştım. Ama şimdiki çocuklar çok bencil. Şimdiki çocuklar bana çok mantıksız ve duygusal geliyor. ARAMIZDA NESİL FARKI VAR
* Oğlunuz ile neden anlaşamıyorsunuz? Kendini 20 yaşında bir erkek gibi görüyor. Mesela, arkadaşları ile internet üzerinden ders çalışıyor. Oysaki bilgisayarı sadece bir araç olarak kullanmalılar. Bilgisayar şimdiki neslin eli ayağı olmuş. Bana bütün bunlar yapay geliyor. Kitap okumaları gerekiyor. Okumak ve dokunmak gibi özellikler bu çocuklarda yok.
* Uzay'a hem babalık hem de analık yaptınız. Oğlunuz özel hayatınızı sınırladı mı? Çocuk doğurmadan önce bilinçli bir anneydim. Bunun nedeni ise 31 yaşındayken oğlumu dünyaya getirmek oldu. Zaten bu hayatta kendime göre hep kıstaslarım vardı. Oğlum dünyaya gelmeden önce ve sonra da öyle bir hayat yaşadım. Bazı şeyleri de ister istemez frenliyorsunuz. Çünkü oğlum başıma gelen en güzel şey.
* Kadınları neden kedilere benzetiyorsunuz? Kedilerden oldum olası çekinmişimdir hep. Köpekler bana daha çok sıcaklık hissi veriyor. Kadınlar da tıpkı kediler gibidir. Kadının yapısında yırtıcılık ve bencillik var. Kadın kendi alanına giren her şeyi yok ediyor. Oysaki erkek köpek gibidir. Erkekler insanı yarı yolda bırakmıyor. O nedenle dostlukları hep kalıcı oluyor.
KADINDAN DOST OLMAZ
* Kadından dost olmaz mı? Erkeğin çevresine yaydığı enerji daha iyi. Erkeklerle çalışmak daha kolay. Kadınlar katmanlı varlıklar. Kadınların aklı devamlı karışıktır. O nedenle ne istediğimizi bilmiyoruz.
* Bir modacı olarak Çankaya'ya çıkacak 'Firstlady'nin türbanlı olmasını nasıl karşılıyorsunuz? Açıkça söylemek gerekiyorsa fikirlerim biraz karışık. Ben, şortla gezebiliyorsam; o insanın da türbanla dolaşması kadar doğal bir şey yok. Ama gelin görün ki laik bir ülkede yaşıyoruz. Kılık-kıyafet kanunu var. Bir modacı olarak 'Firstlady'nin türbanlı olmasını istemiyorum.
ONUN AKLINI BEĞENDİM
* Aşkların kadını mısınız? Nasıl bir erkeği kendinize yakın buluyorsunuz? Aklı ve yüreği olan her erkeği kendime yakın buluyorum.
* Ahmet Hakan da bu söylediklerinizi mi buldunuz? Hoşlandığım erkeğin konuşmasına, aklına ve davranışına önem veririm. Ahmet Bey de sevdiğim ve beğendim bir arkadaşımdı. Hatta onun aklını beğendiğimi bile söyleyebilirdim. İkimiz hakkında bir sürü şey yazılıp çizildiği için artık konuşmak istemiyorum.
* Rahmetli eşiniz Uzay Heparı'yı hiç özlüyor musunuz? Ondan bir çocuğum olduğu için onu her gün görüyorum zaten. Oğlumda babasını yaşıyorum. Fiziksel olarak yanımızda olmasa da ruhen yanımızda.
* Eşinizi kaybettğiniz kazaya Demet Akbağ'ın da adı karışmıştı. Kazadan sonra Demet Akbağ ile görüştünüz mü? Herkesin hayatında beklenmedik trajediler olabiliyor. Beni öldürmeyen şey, kuvvetlendirdi. Ben bu olaya talihsiz bir olay olarak bakıyorum. Demet Hanım'la ne düşmanız, ne de dost. Kazadan sonra zor bir dönem geçirdiğini duymuştum. Birbirimizi gördüğümüz zaman selamlaşıyoruz.