Okan Bayülgen'in gelecekle ilgili planlarında yalnız kendisi var 'İki kişilik rüya görülmez' diyen Bayülgen; işte o zaman şimdiye kadar yaşadığı tüm olayları yeniden gözden geçirmek istiyor.
Gizli bir adalet dağıtıcısı gibiydi televizyonun içinde. Altyapısı ve yeteneği olmadan başarı kazanmaya çalışanları cezalandırıyor, birikimleri yeterince algılanmadığı için özgüvenini kaybetme noktasına gelen sanatçıları da alkışlayarak ödüllendiriyor. Kim ne derse desin, bir neslin eleştirel bakış açısı kazanmasına yardımcı oldu. Bu nesile, seçici olmak, kötüyü eleştirmek, saçma olanı reddetmek gibi seçenekler kazandırdı. Ekranların aykırı adamı Okan Bayülgen'le Arena konuştu...
* Birkaç hafta önce Makina'da, konukları ve seyircileri stüdyodan dışarı çıkararak Emre Aydın'la birebir sohbet ettiniz. Sıkıntınız neydi? Tabii ki kendimle ilgili müthiş bir itirafım falan yok. Ama sahne illüzyonunu çok iyi kurabilmek yüzünden bir süre sonra o illüzyondan şikayetçi hale gelebiliyorsunuz. Ben bundan 10 küsur sene önce televizyonda yapılan işleri deşifre eden bir program yaparak işe başladım. Sonra şunu düşündüm; şu anda Türk televizyonlarında kimse beni deşifre edecek kadar iyi değil. O halde ben kendimi deşifre edeyim.
NE KADAR YALNIZIM
* Büyük şov içinde insanları kontrol edebilmek zorlaştı mı? Tam tersine daha rahat kontrol edebiliyorum. Son haftalarda programıma çıkanların kontrolümü bozduğunu yazmaya başladılar. Asena, Seray Sever ve Nejat İşler olayından bahsediyorum. Ben kontrolümü sadece orada kaybettim. Onu da yayında suratımı asarak, hiç gülümsemeyerek gösterdim. Ne kadar yalnızım bu işlerin arasında.
* Konuklarınız şimdi fazla rahat davranıyorlar... Ne yapayım, kafaları iyi geliyorlar. Eskiden böyle değildi.
* Eskiye oranla çok mu duygusal oldunuz acaba? Tabii ki daha iyi davranıyorum. 10 yıl... Saçlarım ağaracak artık, yüzümde çizgiler oluşacak hâlâ evimizin serseri çocuğu, Çılgın Sedat olmaya çalışmayacağım. Yani bazıları bana 'serseri, agresif' bir imaj yakıştırdı diye hayat boyu buna uygun davranmaya çalışacak değilim. Ben hep kendim gibi davranıyorum. Komik bir adam olarak da, serseri biri olarak da geçirdiğim sezonlar var.
TAM ORTASINDA
* Eleştirdiğiniz popüler kültürün parçası olmakla suçlanıyorsunuz. Parçası değilim, tam ortasındayım. Ne yapayım? En cıvık yerindeyim. Orada durduğum için eleştirilerimi duyabiliyorlar zaten.
* Nasıl bir dönemdeyiz? Kötü düşüncenin egemenliği artıyor mu? Mutsuz bir dönemi yaşadığımızı düşünüyorum. Tabii ki ben de rahatsızım. Bana sorarsanız, ben 40'lı yıllarda doğmak, dolayısıyla 68'li olmak ve şimdi bu dijital dönemde yaşlanmış, cep telefonuna melül melül bakan bir adam olmak isterdim. KÖLE OLMAMAK LAZIM
* Siz erken büyüdünüz değil mi? Bizde çok boşanmalar ve dağılmalar oldu. Ben hem büyük aileyi tanıyan, hem de çok kapının önünde oturmuş bir çocuğum. Hep yatılı okullar oldu.
* İnsanlar yeteneklerinin peşinden mi gitmeli? Tabii ki yeteneklerin peşinden gitmeli. Kölelik dünyasında yaşıyoruz, köle olmamak lazım.
* Bir reklamda seslendirdiğiniz gibi tüm kariyerini bir anda sonlandırıp sahilde bar açan adamı alkışlamalı mı? Aklınızdan böyle bir düşünce geçebilir miydi? Yaşlandığım zaman, orası neresi olur bilmiyorum ama taşı başı orijinal olan, zeytinyağı güzel olan bir yerde, otları da yolarak bir meşguliyet bulabilirsem, kendi sinemamı yeniden seyretmek isterim. Yaşadıklarımı, kadınları, olayları...
* Yalnız mı olacaksınız? Neden? Evet, iki kişilik rüya görülmez. Her şeyi tekrar edeceğim. Çünkü her şeyi aklımda tutuyorum.
* Yalnızlık çocukluktan gelen bir alışkanlık mı? Evet, ama artık kendimi meşgul etmeyi öğrendim.