* T.A.: Artık ekran karartma yok ama belgeseller "ceza" olarak yayınlanıyor. Ayrıca çok iyi de değiller...
Z.A.: Kamu kurumlarından alınan programların ne kadar güzel olabileceğini siz takdir edersiniz. Biz TRT'nin arşivinden faydalanıyoruz ve büyük paralar ödüyoruz. Mesela bir programa geçtiğimiz günlerde 12 kez durdurma verdik. Satın aldığımız belgeseller için ödeyeceğimiz para 40 bin dolar. Bu problemi aşmaya çalışıyoruz. İlk seçenek, bu tür programları bizzat kanalından almak. Yani sizin televizyonunuza bir ceza uygulanıyorsa, onu sizin arşivinizden alınan bir programla yapmak istiyoruz. İkinci seçenek ise İletişim Fakültelerini devreye sokmak. Buralarda büyük potansiyel var. Fakülteler arası yarışma açmayı planlıyoruz. Mesela kadın sorunu, töre cinayetleri gibi değişik konularda fakültelere proje sunarak, maddi imkan sağlayarak, programlar hazırlatmayı düşünüyoruz.
* T.A.: Muş'ta Saddam'ın infazını gören bir çocuk intihar etti...
Z.A.: Haber bültenlerinde koruyucu sembol sistemi uygulanmıyor. İdam sırasında ABD'deydim. Görüntüler çok kısaydı, infaz konuşmaları detaylı verilmedi. Medya etiği burada ortaya çıkıyor. 11 Eylül'de de oradaydım. Bir tek ceset ve yaralı görüntüsü yoktu. Bizde camdan atlayanlar jeneriklere konulmuştu. ABD'li yayıncı da onu koyarsa çok izleneceğini biliyor ama vermiyor. 8 Şubat'ta haber müdürlerimizle bir araya geleceğiz. Öncesinde de "ancorman" olarak bilinen habercilerle konuyu masaya yatırmak istiyorum. Haberler reyting ölçümlerinde yer almalı mı almamalı mı, bu tartışılmalı. Ekrandaki her şey herkesi çok ilgilendiriyor, etkiliyor. Bunu gerçekleştiren sunucu, haberci yalnız reytingi hedefleyerek yayın yaparsa bu etik değil, insani değil. Yeni RTÜK Yasası'nda sadece reyting hedefleyenleri ekranlardan uzaklaştırmak istiyoruz.