Aynı mahallenin çocukları...
İbrahim Tatlıses yeni yıla "Allah kameraları, gazetecileri çevremden eksik etmesin" diyerek girdi. Alişan, Sezin Erbil ile nişanlanırken kapının önünde bekleşen gazetecilerin, "Alişan tir tir titriyor" gibi dostane yorumlar yaptığını gördük. Yakın zamanda da Hülya Avşar ve bir muhabir arasında tatsız bir tartışma yaşandı. Yankıları hala devam ediyor. Ekran karşısında magazin dünyasından portreler olarak izlediğimiz anlar bunlar. Oysa ünlülerle magazin gazetecileri aynı mahallenin çocukları gibiler; bir çeşit mahalleli dayanışması-çekişmesi mevcut. Yani samimiyetle laubalilik arasındaki sınır aşılmış durumda. Bir tarafıyla gayet insani bir durum söz konusu. Ünlü biriyle röportaj yaparken o tuhaf hissi tadarsınız; başkalarının ulaşılmaz gördüğü insan, sizin karşınızda zaaflarıyla, korkularıyla sıradan bir vatandaşa dönüşür. Parlak ışıkların sahte yaldızlardan ibaret olduğunu herkesten iyi bildiğiniz halde, "Bu muymuş yani!" diye dudak bükersiniz. Tehlike de orada başlar. Ünlüye de, ünsüze de sadece insan olduğu için saygı duymanız gerektiğini, dudak bükmeye hakkınız olmadığını kendinize hatırlatmak zorundasınız. Yoksa çarşı pazar karışır.