İş hayatının belki de en stresli tarafı; topluluk önünde konuşma yapmaktır. Bazı temel prensipleri anlayıp, ona göre hareket etmek, stresi ortadan kaldıracaktır.
Topluluk önünde konuşmanız gerektiği gerçeğiyle karşılaştığınızda kendinizi hiç çaresiz hissettiniz mi? İlk anda aklınızdan neler geçti? Başınızın döndüğünü, dizlerinizin titrediğini ya da nefes alamadığınızı farkettiğiniz oldu mu? Topluluk önünde konuşma yapmak gerçekten korkulu bir rüya mıdır? İyi bir konuşmacı olmak için nasıl bir yol izlemek gerekir? Topluluk önünde konuşmak, herkes için bilinen bir stres kaynağıdır. Birçoğumuz bu problemi tamamen göz ardı etmeye çalışarak bir kaçış yolu arasak da, kariyerimizde görevlerimizi başarı ile tamamlayabilmek adına topluluk önünde konuşmamız gerekebilir. Bazı temel prensipleri anlayarak hareket ederseniz topluluk önünde konuşma stresinden kurtulabilirsiniz. Önemli olan bu konuya doğru yöntemle yaklaşabilmektir.
BAŞARILI OLMAK İÇİN Sunuşta başarılı olmak için mükemmel olmanız gerekmez. Hata yapabilirsiniz, diliniz dolaşabilir ama hala başarılı olabilirsiniz. Topluluk önüne konuşmanın esası şudur: "Dinleyicilerinize değerli ve işlerine yarayacak bilgi sunmak". Eğer katılımcılar konuşmanın ardından değerli bilgiler ile çıkıp gidebiliyorlarsa sizi başarılı olarak nitelendireceklerdir. Diliniz dolaşmış olsa da; bunun önemi olmayacaktır. Çünkü heyecanınız, konuya verdiğiniz önemi ve değeri de yansıtacaktır. En büyük hata, konuşmanın amacını ve orada bulunuşunuzun sebebini belirlememiş olmanızdır. Bu, topluluk önünde konuşma stresinin gizli sebebidir. Yani etkili bir sunuş için gerekli olan yapıyı geliştirmek gerekmektedir. Seçilecek yapı, sunuşun amacını ve içeriğin nasıl sunulacağını belirtecek şekilde olmalıdır. Ne anlatacağım, nasıl anlatacağım, hangi önemli noktalara hangi bölümde değineceğim vb. Dinleyicilerin güvenini kazanabilmek için neden kendinizin konuşmacı olarak seçildiğini, hangi konularda uzmanlığınız olduğunu ve yetkinliklerinizi anlatmanız faydalı olacaktır. Dinleyicilerinize dağlar dolusu bilgi ve rakamsal gerçekler sunmanıza gerek yoktur. Birçok araştırma göstermiştir ki; insanlar konuşmacıların anlattığı çok az spesifik bilgiyi hatırlamaktadır. Bu yüzden anlatılmak üzere seçilecek bilgiler en önemli olanlar olmak durumundadır. Konuşmacılar genellikle sözcüklere aşırı derecede bağlı kalmaya, hazırladıkları metni birebir iletmeye çalışırlar. Oysa beden dili, yüz ifadesi, sesin kullanımı ve anlatılan konu ile bağlantılı görsel malzemenin kullanımı anlatımı renklendireceği gibi dinleyicilerin ilgisini de üst seviyede tutacaktır.
DİNLEYİCİNİN DAVRANIŞLARI Dinleyicilerden sürekli onay beklemek hayal kırıklığına sebep olabilir. Salonu erken terk eden bir dinleyici, dalgın bakan ya da uyuyan başka bir dinleyici size korku dolu anlar yaşatabilir. Konuşma sırasında dinleyicilerin vereceği tüm tepkileri kendinize yormak, konuşmanın ilerleyen aşamalarında daha çok panik olmanıza sebep olabilir. Dinleyicilerin davranışını kontrol etmeniz gerekmez. Çünkü kontrol etmeniz gereken sizin kendi düşünceleriniz, hazırlığınız, görsel malzemelerinizin uygunluğu ve sırasıdır. Eğer dinleyicilerin ilgisinin azaldığını hissediyorsanız yapabileceğiniz en güzel şey konuyu farklılaştırmak, örnekler vermek ya da küçük bir espri yaparak kişilerin üzerindeki bulutları dağıtmak olacaktır. Konuşma günü geldiğinde muhakkak birkaç gün öncesinden konuşacağınız konu ve konuşmanın kurgusunu prova etmiş olmalısınız. Arkadaş çevreniz veya ailenizden bu konuda destek alabilir, gerekiyorsa aynanın karşısına geçerek yüz ifadeniz ve mimiklerinizden emin olmalısınız.
KENDİNİZE GÜVENİN Birçok konuda olduğu gibi topluluk önünde konuşmayı başarmak için istemek ve aynı ölçüde de kendinize güvenmek gerekmektedir. Kendinizi veya şirketinizi en iyi şekilde temsil edecek ve başarılı olacak gücünüzün varlığına inanmalısınız. Esas olan, yukarıda bahsi geçen noktaları gerçek hayata geçirebilme şansını yaratabilmenizdir. Unutulmaması gereken en önemli nokta şudur: Hiç kimse doğuştan iyi bir konuşmacı değildir.