Prestij ve puan
Şampiyonlar Ligi'nde bizim ve Liverpool açısından bu karşılaşma tamamıyla bir formalite özelliği taşıyordu. Öyle ya Galatasaray, yoluna UEFA Kupası'nda devam etme hakkını Bordeaux karşılaşmasında yitirmiş, Liverpool ise grup birinciliğini son maçında garantilemişti. Zaten İstanbul'a yedek ağırlıklı kadroyla gelmeleri de bunun en güzel göstergesiydi. Bu maçta her şeye rağmen Galatasaray'ın son maçında, "Ben ölmedim" sinyali vererek canını dişine takacağını tahmin ediyordum. Hatta Avrupa macerasını bu maçta kapatacakları için her şeylerini ortaya koyacaklarını düşünüyordum. Bu karşılaşma bir yerde hem prestij, hem de ülke puanı için önemliydi. Karşılaşmaya Galatasaray çok iyi başladı. Teknik Direktör Gerets, uzun zamandır oynamayan Carusca'yı ilk onbirde oynattı. Yine bu oyuncu gibi son zamanlarda oynamayan Necati, Sabri, Emre, Okan da sahaya çıktı. Ancak Galatasaray'ın da, Liverpool gibi eksikleri vardı. Sakat olan Hakan Şükür, Orhan Ak hasta Song, cezalı Arda, Cimbom'un önemli eksikleriydi. Fenerbahçe maçında yer alan Ayhan da yoktu. Atatürk Olimpiyat Stadı'nda enntresan bir gol yedi Galatasaray. Liverpool'un önemli gol silahı Fowler'in kalçasına çarpan top gol oldu. Galatasaray bundan sonra toparlandı, demoralize olmadı. Sarı-Kırmızılılar, Necati ve Okan'ın iki güzel golüyle öne geçtiler. Bu gollerde iki oyuncunun tecrübeleri ve klası çok ön plandaydı. Galatasaray'da ikinci yarıda Ümit Karan'ın direkten dönen topu şanssızlıktı. Eğer bu gol olsaydı, Cimbom belki daha fazla farka gidebilecekti. Bu arada tam kendini buldu derken Necati'nin sakatlanması, hem kendi, hem de Galatasaray adına büyük şanssızlıktı. Teknik Direktör Gerets, ikinci yarıda biraz da Sabri'yle sağ taratan hücum üstünlüğünü elinde tuttu. Okan savunmasına çok yardımda bulunarak, rakibe pozisyon verilmemesinde baş rolü oynadı.