Suat Yalaz yarattığı çizgi roman kahramanı 'Karaoğlan' ile bir döneme damgasını vurdu. Şimdi ise söyledikleri ile gündeme damgasını vuracak gibi. Çizer ve sinemacı Yalaz'la, Yeşilçam; oğlu Kaan Yalaz'la da ilk kitabı 'Türkler Geliyor' üstüne konuştuk.
Sene 1960. Teksas ve Tommiks adlı çizgi romanlar piyasayı kasıp kavuruyor. O zaman çılgın bir Türk çıkıyor ve yerli bir kahraman yaratıyor. O kahramanın adı 'Karaoğlan'. Daha sonra çizgi roman kahramanı 'Karaoğlan'ın maceraları filme çekiliyor. Başrolde ise o zamana kadar hiç kimsenin tanımadığı bir adam var: Kartal Tibet. Fakat Kartal Tibet, Suat Yalaz'ın deyimiyle kendisine 'ihanet' etmiş. Suat Yalaz ile bunları, Yeşilçam'ı ve çiçeği burnunda yazar oğlu Kaan Yalaz'la da kitabını konuştuk.
* 'Su küçüğün. Söz büyüğün' demişler. Suat Bey sizinle başlayalım. Karaoğlan nasıl ortaya çıktı? 60'lı yıllarda moda olan tek şey Türk'ü ve Türklüğü aşağılamaktı. Herkes Türkler'in kötü tarafını çiziyordu. Türkler yamuk yumuk adamlardı. Hatta aptal ve hırsızlardı. Ben bu durumu tersine çevirmek istedim. Ve Karaoğlan ile Türklüğümüz'ü yücelttim.
* E, ama Nobel'i bir milyon Ermeni'yi kestiğimizi söyleyen Orhan Pamuk aldı. Gerçekçi olmakla, aydın olma sorumluluğu başka şeyler. Orhan Pamuk'un haklı olduğunu varsayalım. Bunları söylemesi yine yanlış olurdu.
* Neden? Çünkü düşmanın eline silah veriyorsun. Düşman da bu silahı sana karşı yeri geldiğinde kullanıyor. Fransa'da Ermeni anıtı açılırken, sen bir Türk olarak bu açıklamaları yapamazsın. Üstelik söylediği yalan yanlış şeyler. Dikkat edin, 1 milyon Ermeni demiş. Sayıyı yuvarlamış. Tarih böyle yuvarlak rakamla olmaz.
* Bülent Ecevit'e sizin Karaoğlan'ın mı adı verildi? Hiç sanmıyorum. Rahmetli Ecevit siyasete atıldığı zaman benim çizgi roman kahramanım ününün zirvesindeydi. Ecevit'e, Kıbrıs çıkarmasından sonra o lakap takıldı.
* Sizin bir de sinemacı tarafınız var. Her şey yolunda giderken neden Fransa'ya yerleştiniz? O dönem Türkiye'de sinema krizi yaşandı. Herkes tek tek iflas ediyordu. Ve benim Avrupa tutkum vardı. Bugünkü futbolcular gibi. O nedenle gitmek istiyordum. Ama Kartal Tibet'in ihaneti ile erken bir dönemde gittim. Bana çok büyük bir alçaklık yaptı. O zamanlar Kartal Tibet'i kimse tanımazdı. Tibet'i Ankara'dan bulup getirdim. Daha sonra Türker İnanoğlu'nun oyununa geldi.
* Nasıl? Karaoğlan'ı film olarak çekmeye karar verdim. Jön oyuncular çok. Ayhan Işık arkadaşım. Bir gün bana geldi, "Suat'ım duyduğuma göre Karaoğlan'ı film olarak çekeceksin. Başrol için beni unutmuyorsun değil mi?" dedi. Ben de bıyıklarını kesmesini istedim ama kesmedi. Cüneyt Arkın aylarca yalvardı bana. "Para pul istemem senden. Romantik filmlerde oynamaktan sıkıldım artık" dedi. "Olmaz" dedim. Çünkü Cüneyt Arkın son derece Avrupalı bir tipti.
* İlginç... İşin aslı, o tarihlerde bu adamlar kraldı. Paraya doymuş insanlardı. Karaoğlan ile sükse yapacaklardı. Sonra bana sırt çevireceklerdi. O nedenle star olmayan birini bulup getirdim. En azından bana zamanı geldiğinde vefa borcunu öder diye düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Beni arkamdan bıçakladı. Kartal Tibet'i hakiki 'Karaoğlan' sandım. Çünkü benim 'Karaoğlan'ım mert bir delikanlıydı.
* Biraz açar mısınız anlamadım? O sene 'Yüzbaşı Kartal' adlı bir film çekecektim. Başrolü Kartal Tibet'e verdim. Anlaşmalar yaptım. O yıllar piyasa senet ve bono ile dönüyor. Türker İnanoğlu onu çağırıyor ve benim üzerinde bir para verip, kendi filmini çektiriyor. Beni para için sattı. Ondan sonra kendimi toparlayamadım. Birkaç iş yapıp borçlarımı kapattım ve Fransa'ya yerleştim. Yeşilçam'ın en büyük ihanetini bana Kartal Tibet yapmıştır. Paris'e gittiğimde Ertem Eğilmez ile birlikte 'Karaoğlan Geliyor' diye film yapmışlar.
* Fransa'da ne yaptınız? Karaoğlan'ın adı Fransa'da 'Kefir' oldu. Uzunca bir süre çizdim. Sonra parasız kalınca tekrar Almanlar ile birlikte çalıştım. Vampir hikayeleri, Pinokyo ve Peter Pan gibi kahramanları çizdim. Sonra bu adamlardan sıkıldım. Alman, Fransız ve Hıristiyan kültürüne servis yapmaktan çok rahatsız olup yeniden Türkiye'ye döndüm.
* Şimdi ne yapıyorsunuz? Eserlerimden birini filme aldılar. 'Son Osmanlı Yandım Ali.' Kenan İmirzalıoğlu oynadı. Bu film çalışması yordu beni. Derken kalp krizi geçirdim. Ve bypass ameliyatı oldum. Şimdi dinleniyorum. Yakında bir sinema filmine başlayacağım. Ama şimdilik isim vermeyeyim.
* Oğlunuz kitabını nasıl buldunuz? Bir kitap yazdığını bizden gizledi. Herkesin Türkler'e saldırdığı bir dönemde o da Türkler'i yücelten bir kitap yazmış. Değişik ve ilginç bir kitap.
* Kitabı Kaan Bey'e soralım. Babanızı tanıyoruz ama sizi pek bilmiyorduk? 1961 yılında İstanbul'da doğdum. İlkokulu burada okudum. 9 yaşında Fransa'ya ailemle birlikte gittim. Orada 3 yıl ekonomi okudum. Sonrasında ise turizm ve otelcilik eğitimi aldım. Bir sürü otelcilik işi yaptım. Sonra da otomobil alımsatımı işi ile uğraştım.
* 'Türkler geliyor' ilk kitabınız mı? Evet.
* Kitabın konusu ne? Bilim-kurgu bir roman. Türkiye'nin 2025 yılında dünyanın süper güçlü bir devleti olacağını konu ediyor.
* Neden 2025? Tamamen hayal gücümle alakalı.
* Peki, siz gerçek hayatta inanıyor musunuz, Türkiye'nin bir gün tek süper güçlü devlet olabileceğine İnanıyorum. Çalıştıktan sonra neden olmasın? Benim için enteresan bir kitap oldu.
* Son dönemde herkes bilim-kurgu kitapları yazıyor. Mantar gibi her yerdeler. Benimkisi tamamen tesadüf oldu.
* Siz hangi yazarları okuyorsunuz? Edebiyatım fakirdir.
* Anlamadım? Pek fazla kitap okumam.
* Kitap okumuyor musunuz? Evet. Kitap okumam ama çok sayıda dergi okurum. Ekonomi dergileri gibi.
* Bu işte bir tezatlık yok mu? Eh işte biraz çelişki var. Okumayı sevmek, yazmak demek değildir. Her konuşan insan yazacak diye bir şey var mı?
* Ama bilgi okuyarak elde edilmez mi? Bence böyle bir şey şart değil. Öyle bir düşüncem yok. İsteyen okuyacak kitabımı. İlgi duyan ve bilim kurgu sevenler okur. Türkiye'de Çok kitap okuyan insanlar, onlar yazar olacak diye bir şey yok. Benim gibi hiç kitap okumayıp yazanlar da var.