Sevinin ama düşünün
G.Saray'da, daha doğrusu üç büyüklerde oynamak bizim zamanımızda çok zordu. Önemli oyuncu olmak gerekiyordu. Herkese göre farklı özelliklere sahip, takımında sivrilen oyuncular bu şansları yakalıyor. Son yıllarda ne yazık ki sıradan oyuncular da üç büyüklerde forma giyebiliyor. Bu maçı seyrederken oynanan futbol beni bu düşüncelere sevk etti. Galatasaray forması altındaki oyuncuların büyük bir çoğunluğunun küme düşmeme pozisyonundaki rakiplerinden hiçbir farkları yoktu. Oyunun büyük bir bölümü diğer maçlarda olduğu gibi ortada geçti. Kimin kazanacağını bilemeden izledik maçı. Oysa şampiyonluğa oynayan Galatasaray, kısıtlı bir bütçeye sahip olan ve takımında üst düzey oyuncu olmayan Antalyaspor'a karşı bu maçı farklı kazanmalıydı. Mondragon iyi bir kaleci. Arkadaşlarına güven veriyor. Song ve Tomas da iyi savunmacılar. Her maç iyi mücadele ediyorlar. Bu üçlüde bir problem yok. Ama kenarda oynayan Cihan, özellikle de Sabri bir türlü hücuma katkıda bulunmuyorlar. Sabri çok deneme yapıyor. Ama bir türlü arkadaşlarına gol pasları veremiyor. İnamoto'nun ne savunmada, ne de hücumda en ufak bir katkısı yok. İddia ediyorum aynı mevkide oynayan en vasat Türk futbolcusu en kötü maçını onun kadar oynar. İliç'i, Galatasaray formasını giyip iki gol attığı Konya maçından beri eleştiriyorum. Onun yaptığını da yapacak tonlarca futbolcu tanıyorum. Ankaragüclü Ceyhun'un bir ayağı bile etmez. İliç'i benim dışımda herkes beğeniyor. İnanamıyorum. Şaka gibi. Bir de şöyle bir gerçek var. Zaman içinde oynanan kötü futbol, oynayan oyuncular hep unutuluyor. Futbolda kazanmak çok önemli. Yalnız her zaman papaz pilav yemez. Sorumlular sevinsinler ama ilerisi için de önlem alsınlar.