İrfan Gürkan Çelebi: Göğüs kafesimin içindeki sızı
Doludizgin sonbaharı yaşıyoruz. Başımızın üstünde tutup yağmuru, zavallı sarı yaprakları ezerek koşturup duruyoruz. Sonbaharın gelişini bize; gururlu yağmurla, dalında tutunamayan zavallı yaprakçık anlatıyor. Yağmur ve dalına tutunamayan sarı yaprakçık! "Sen benim başımın tacısın" derken, yağmura mı benzetmiştin beni? Öyleyse sararmış bir çehreyle, neden yerlerde sürünüyorum ben? Neden sen durmadan bana yağmur olduğumu hatırlatıp, gökyüzüne doğru çekmiyorsun beni? Bu aralar, epey yalnızlık çekmek zorunda olduğum zamanları, bir an önce savuşturmak için düşünüp duruyorum her şeyi. Sonbaharla senin aranda, anlaşılması kolay ancak acımasız bir benzerlik keşfettiğimi söylemek isterim. İkinizin de vazgeçilmezleri var. İkiniz de kendi kurallarınızı, sorgulatmadan uygulamanın peşindesiniz. Sonbaharın yağmura yaptığı muameleyi, sen, başının üstünde taşıdığın dostlarına gururla sunuyorsun. Öte yandan ikinizin de, dallarında tutunamayan sefil sarı yaprakçıkları var. Üzerine basıldıkça inin inim inleyen, sarı yaprakçıklar! Tam şu anda, göğüs kafesimin içinde, beni inleten bir sızı hissettiğime göre, ben hangisiyim sence? Gökyüzünden senin ihtişamını haykırarak, başlar üstüne inen damlalara benzemediğime göre ayaklarının dibine kıvrılmış, göğüs kafesimin içinde beliren tarifsiz acıyla inleyen, sarı yaprakçıktan başka ne olabilirim? Sonbaharı sevmek zorunda değilim. Ancak seni sevmek, sonbaharı sevmeye denk düştüğü zamanlarda, ne yapacağımı şaşırıyorum. Beni baharda şaşırt sevgilim! Beni yazda sıcacık sarmala, ter içinde bırak. Sonbaharın bu kadar sana benzemesine katlanamıyorum. Sarı yaprağın olup, bir ayak izinin altında kalmak yerine, zümrüt yeşili bir albeniyle bedeninde yok olmayı arzuluyorum. Unutma ki, sonbahar kendini kara kışın kollarına teslim ettiğinde, anlatılmaz bir terkedilmişlik, gururlu bedenini derinden örseleyecek. Yalancı gülücükleriyle bakışlarımızı kirleten dostların, yeni bir baharın peşinden seni terk etmiş olacaklar. Ve sen terkedilmiş olacaksın, bana denk olacaksın, belki o zaman bana koşacaksın. Ben, hiç sonbaharın olmayacağım senin. Sen, yağmurla yaprak arasında bir seçim yapmak zorunda kalmayacaksın. Aşk, bir seçimden ibaret değildir sadece... Öyle olsa, aşkı da küf kokusu sarardı. Sonbahar, yağmurlarıyla gitmek bilmediği zamanlar çürütür doğayı! Şimdi sabırla beni fark edeceğin zamanların gelmesini bekliyorum. Sonbaharsan kışa teslim olacağın aşikar. Ancak kışın, bahardan kendisini kurtaramayacağını da biliyorum. Bu aralar aklımdan, fikrimden, kalbimden; senden başka her şeyi çıkartmakla meşgulüm. Sen buna bahar temizliği de diyebilirsin. Sonbahar geçecek biliyorum. Sen fark edeceksin her şeyi, derin pişmanlıklarının adı kış olacak. Ancak ne kadar çetin geçse de kış; doğa açtığında kapılarını bahara, hazan da geçmişte kalmış olacak, kış da! "Sen benim başımın tacısın" diyeceksin bana ve benim aklımdan, 'seni sevdiğimi bildiğimden' başka bir şey geçmeyecek.
*** YÜREK OLTASI Aşk bir hüzün yumağı dediler Onunla sevda örülür sandım. Aşk bir saadet çemberi dediler İçine girilir, kederlerden dönülür sandım. Çok yanıldım!
|