Çaresizlik ve mücadele
RİZE'de bardaktan boşalırcasına yağan yağmur Galatasaraylıların gözyaşlarıydı adeta. 93 dakika boyunca dinmeyen yağış, Sarı-Kırmızılı taraftarların da bitmeyen çilesi gibiydi. Sezon başından beri umutla maçlara gidenler hep çile ve hayal kırıklığı ile staddan ayrıldılar. Hadi bunu da geçtik, asıl en çok ne koyuyor taraftara biliyor musunuz? Son şampiyonun unvanını korumak için hiçbir şey yapmaması. 16'ncı kez kazanılan başarının tesadüf olmadığını göstermek için çaba sarfetmemesi. Şimdi birçok kişi diyecek ki, geçen sezon da kimse Galatasaray'ın şampiyonluğuna ihtimal vermiyordu. Ama sonunda takım mutlu sona ulaştı. Evet belki öyle ama unutulan bir gerçek var. Geçen sezon Galatasaray, yenilse de berabere kalsa da mücadele ediyordu. Oyunu bırakmıyordu. Hatta son dakikalarda öyle maçlar çevirdi ki, şampiyonluk geldi. Ne çabuk unutuldu doksan artı iki'lerde maç kazanıldığını. Hele o Beşiktaş maçı. Var gücüyle sahada mücadele eden Galatasaray, tam şampiyonluk gidiyor derken, uzatmalarda attığı golle, umudunu son haftaya taşıyıp, şampiyon olmadı mı? İşte o zaman bu takım ölümüne oynuyordu, son ana kadar mücadele ediyordu, taraftara da umut veriyordu. Bu sezon ise Galatasaray gol atmayı unuttu adeta. ''Ben şampiyon olmak istiyorum arkadaş'' dedirtecek olumlu hareketlerden ısrarla kaçındı. Teknik direktöre gelince; yahu, sen geçen sezon daha cesurdun. Şimdi ne oldu da bu kadar çekimser davranıyorsun. Varını yoğunu ortaya koymak varken hep kaçıyorsun. Demek ki, küslük var, alınganlık var. Ve hepsi de had safhada. Bu şartlar altında takımın şampiyon olacağına inanmak biraz zor. Ama derler ya, "Çıkmayan candan umut kesilmez'' diye. Öyle bekliyor Sarı-Kırmızılı taratftar. Bu akşam da kupa maçı var. Hedeflerden birine ulaşmak için geçilmesi gereken bir sınav. Şimdi ne gerekli? Takımın bir an önce silkinip, kendine gelmesi. Yani "Ya devam ya devam''.