Bir lider bu kadar mı sevilir? Çağdaş bir aydın, TürkiyeCumhuriyeti'nin aydınlık yüzü, tam bir Osmanlıbeyefendisi, geçmişini bilen, geleceğine ve geleceğimize yön vermek için inandığı yolda her türlü riski alabilen, dünya çapında cesur bir liderdi BülentEcevit. Tanıyıp etkilenmeyen, aynı atmosferi paylaşıp da etkisinde kalmayan ve saygı duymayan insan yok gibiydi. Gazeteci, siyasetçi, devlet adamı olmanın ötesinde insanlığıyla mümeyyiz bir müstesna şahsiyetti. Şahsen ben, böyle bir insanı tanımakla kendimde insanlık adına bazı şeylerin eksik olduğuna kanaat getirdiğimi söyleyebilirim. Yani BülentEcevit'le tanıştığınız an, karşınızdaki şahsın fikrinizle, kimliğinizle değil önce insani yanınızla ilgili olduğunu görürdünüz. Gazetecilik yaşamımda tanıştığım ve tanıdığım bildik simaların en önemlilerindendi Sayın Ecevit . Açıkça ifade etmem gerekirse tek etkilendiğim kişi de Sayın Ecevit olmuştu. Her türlü fikri açabileceğiniz, sonuna kadar dinletebileceğiniz, doğrularınız varsa kabul ettirebileceğiniz bir liderdi. Karşı olduğu fikir ve düşüncelere bile saygıyla yaklaşır, hoşgörüyle dinler, karşısındakini kırmadan görüşlerini açıklardı. 90'lı yılların başından ortasına kadar AtatürkHavalimanı'nda muhabirlik yaptığım yıllarda VIP salonunu özellikle kullanmayan SayınEcevit'le İçHatlarSalonu'nda sohbet etme imkanlarım olmuş, bir programına da hassaten davet ettiği için katılmıştım. Havalimanı VIP Salonu'nda yapılan basın toplantılarına da dışardan gelir, gazetecilere açıklamalarını yapar, giderdi. Yine böyle bir basın toplantısı anıydı. SayınEcevit ve RahşanHanım beraber VIP'teki BasınSalonu'na girdiler. Havalimanı muhabirleri olarak bizler de masada yerimizi aldık. Yaklaşık 15 civarında gazeteciydik. Fotoğraf makinelerimize flaşları takmış hazır bekliyorduk. Sayın Ecevit masanın baş tarafına, RahşanHanım da sağına doğru yöneldi. Sayın Ecevit tam koltuğa oturduğu esnada, birden kayboldu. Zaten arızalı olan koltuk kırılmış ve Sayın Ecevit de koltukla birlikte masanın altına kaymıştı. Böyle bir manzara karşısında gazeteciler ne yapardı? Doğal olarak hepsi makinesini eline alıp, bu anı görüntülerdi. Benzeri örneklere medya tarihimizde sıkça rastlamak da söz konusu. Ancak, Sayın Ecevit'in bu anını fotoğraflamak yerine, tüm gazeteci arkadaşlarla birlikte mesleki refleksimizi bir kenara bırakarak insani duygularla yardımına koşmuştuk. Ertesi gün de gazetelerde bu olay anı hiç yer almamıştı. Zaten hiç kimsenin aklına böyle bir durumu haber yapmak dahi gelmemişti. Yine SayınEcevit üçlü koalisyondaki son Başbakanlığı döneminde bir sabah HacıBayramVeliCamii'ne sabah namazına gider. Namaz çıkışı oradan geçmekte olan bir televizyon kanalının kameramanı SayınEcevit'i görüntüler. BaşbakanEcevit, öğle saatlerinde aynı kanalda tanıdığı, benim de yakın dostum olan bir programın yapımcısı ağabeyimizi arar. Dikkat buyurun, kanalın patronunu değil, meslektaşını arıyor. Olayı anlatıyor, 'Bubenimçoközelim,yayınlanmazsaçoksevinirim.Bunusizdenmeslektaşınızolarakricaediyorum' diyor. Meslektaş olarak aranan ağabeyimiz de, kanalla görüşerek Sayın Ecevit' in özeline sahip çıkıyor. Böyle bir lideri kaybetmenin üzüntüsüyle, kendisini saygı ve rahmetle bir kez daha anıyor, eşi RahşanEcevitHanım'a Allah'tan sabırlar diliyorum.